İlk kez bir Asur tabletinde, Ki-li-zi adında bir yerden söz edilmesinden ötürü, Kilis’ in Asurlular döneminde bir yerleşim yeri olduğu anlaşılmaktadır.
Kilis antik kentinin bugünkü yerinden 12 km batıda Suriye sınırları içerisindeki Ürya Nebi denilen yerde olduğu ve Chrrhus ismi verildiği sanılmaktadır. Bu kenti Büyük İskender’in kurduğu konusunda bazı iddialar bulunmaktadır. Buna göre, Kilis İskenderun Körfezi’nden Fırat Nehri’ne kadar uzanan Christik eyaletinin merkezi idi. Bizans’ın doğu sınırını gösteren bazı haritalarda ve bugünkü Kilis’in bulunduğu yere Ciliza deniliyordu. Ayrıca Roma metinlerinde de buradan Ciliza siv ürmanijijant olarak söz edilmektedir.
M.Ö. 1700 yıllarında Kilis, Hitit Devletinin önemli kentlerinden biriydi. Kilis’ in kuzeybatısında Gaziantep’teki Yesemek, Hititlerin Heykel atölyesinin bulunduğu önemli bir merkez idi. Kilis yöresi M.Ö. 700 ile 550 yılları arasında Asur, Medlerin ve Perslerin egemenliğinde kalmıştır.
Büyük İskender’ in Pers Devletini yıkmasından sonra, Makedonyalıların hakimiyeti altına girmiştir. M.Ö. 323 yılında İskender’in ölümünden sonra Makedonya İmparatorluğu İskender’in üç generali arasında paylaşılmıştır. Kilis ve çevresi Seleukosların egemenliğine girmiş ve bu durum 227 yıl sürmüştür. Bunun ardından da Roma İmparatorluğu’na bağlanmıştır. Roma İmparatorluğu’nun ikiye ayrılmasından sonra Kilis, M.S. 636 yılına kadar Bizans İmparatorluğu’nun bir kenti olmuştur.
Kilis ve ilçelerinde, SİT alanı içerisinde 18 höyük bulunmaktadır.
Kilis İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü verilerine göre, 18 höyük içerisinde sadece Oylum Höyük'te kazı yapılıyor. 18 höyüğün 6 tanesi Elbeyli ilçesinde bulunuyor.
Kilis İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü'nün tespitlerine göre, Kilis merkez Oylum köyünde Oylum Höyük, Elbeyli ilçesi Güvendik köyünde Çatal Höyük, Elbeyli ilçesi Geçerli köyünde Kulsurun Höyük, Kilis merkez Öncüpınar karayolu üzerindeki Leylit mevkiinde Leylit Höyük, Kilis merkez Yavuzlu beldesinde Yavuzlu Höyük, Kilis merkez Acar köyünde Acar Höyük, Musabeyli ilçesi Belentepe köyünde Belentepe Höyük, Polateli ilçesi Polatbey köyünde Polatbey Höyük, Kilis merkez Karamelik köyünde Karamelik Höyük, Musabeyli ilçesi Murat Höyük köyünde Murat Höyük, Elbeyli ilçesi Taşlıbakar köyünde Taşlıbakar Höyük, Kilis merkez Çörten köyünde Sinnap Çörten Höyük, Kilis merkez Demirciler Mahallesi İçeri Bahçe Akpınar mevkiinde Akpınar Höyük, Kilis merkez İnanlı köyünde İnanlı Höyük, Elbeyli ilçesinde Çamurlu Höyük, Elbeyli ilçesi Taşlıbakar köyünde Tileyli Höyük, Elbeyli ilçesi Yağızlı köyünde Kızıl Höyük, Kilis merkezde Kumludere Höyük adı alında tescilli 18 höyük yer alıyor.
Kent merkezinin 5 km kadar güneydoğusundaki Oylum Höyük'te sürdürülen arkeolojik kazı çalışması sonuçlarına göre, yörenin tarihi Geç Kalkolitik Çağa (M.Ö: 3500-3000) kadar dayanmaktadır.
1988 yılında Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Engin Özgen öncülüğünde kazı çalışmalarına, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin en büyük höyüğü olarak bilinen Oylum Höyük’te çeşitli dönemlerde ABD, Almanya, İngiltere, Japonya ve Hollanda’nın yanı sıra Türkiye’den de çok sayıda arkeolog katılmıştır.
Oylum Höyük
Kilis-Gaziantep karayolu üzerinde, aynı adı taşıyan köyde yer alan Oylum Höyük, boyutları itibarıyla Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin en büyük höyüklerinden biridir. Biri 22 metre, diğeri 37 metre yüksekliğinde ve bir boyunla birbirine bağlanan iki yükseltiden oluşan höyük, 460 metre uzunluğunda ve 370 metre genişliğindedir. Ovadaki alçak bir yükselti üzerine kurulan Oylum Höyük, yüksek Anadolu platosunun bittiği ve Suriye’ye doğru uzanan düzlüklerin başladığı verimli topraklar üzerinde bulunmaktadır. Höyüğün batı etekleri boyunca akan ve Kilis Ovası’ndan doğan Akpınar Deresi binlerce yıl boyunca buradaki yerleşmelerin yaşam kaynağı olmuştur.
Höyük, Kilis Ovası’na hakim durumdadır. Kilis’in bulunduğu bölge Mezopotamya’dan Filistin’e uzanan “Bereketli Hilal’in” kuzeybatı ucunda yer almaktadır. Höyüğün doğu-batı ve kuzey-güney yönlerinde uzanan eski ticaret yolları üzerindeki stratejik konumu, merkezi oldukça önemli bir arkeolojik merkez kılmaktadır.
Oylum Höyük, çevresindeki uydu yerleşme niteliğindeki birçok höyükle birlikte, başta Tunç Çağları (M.Ö:3000-1200/1000) olmak üzere çeşitli dönemler boyunca bölgesel bir merkez durumundadır. Gerek yüzey araştırmaları, gerekse gerçekleştirilen kazılar, höyüğün en azından Geç Kalkolitik Dönem’den (M.Ö:3500-3000) itibaren kesintisiz olarak yoğun iskân gördüğünü ortaya koymaktadır.
Anadolu, Suriye, Mezopotamya arasında yer alan oldukça büyük bir höyüktür. Stratejik bir konumda bulunan höyük, hemen her dönemde iskan görmüştür. Bu nedenle arkeolojik açıdan büyük bir önem teşkil etmektedir. Söz konusu üç kültürün kesiştiği bir merkez olarak yalnız Anadolu arkeolojisi için değil aynı zamanda Önasya arkeolojisi içinde büyük bir önem taşımaktadır. Orta Tunç Çağında önemli bir siyasi güç olan Hititler, güney seferlerinde Oylum Höyük’ü kullanmış olmalılar. Höyük’te bu nedenle Hitit’lere ait arkeolojik bulgular ele geçmiştir.
Bakırtaş (Kalkolitik) Çağı’ndan Hellenistik Dönem’e kadar kesim iskan gösteren Oylum Höyük’te yapılan kazılar sonunda bölgenin tarihinin yanı sıra Önasya’nın da tarihi aydınlanmaktadır. Oylum Höyük’teki kazı çalışmaları 1989 yılından beri devam etmekte olup, bu çalışmalara Prof. Dr. Engin ÖZGEN başkanlığında Hacettepe Üniversitesi Arkeoloji Bölümü ile Bilkent Üniversitesi Arkeoloji Bölümü öğrencileri katılmaktadır.
Oylum Höyük'te 1989 yılında Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Başkanı Prof. Dr. Engin Özgen'in başkanlığında başlayan kazı çalışmaları, Cumhuriyet Üniversitesi'nden Yrd. Doç. Dr. Atilla Engin, Yrd. Doç. Dr. Erdal Eser, Yrd. Doç. Dr. Meryem Acara Eser'in danışmanlığında her yıl kesintisiz olarak sürmektedir. Kazı sonucu ele geçen buluntular Kilis'te müze olmadığı için Gaziantep Müzesi'nde sergilenmektedir.
Oylum Höyük Kazı Ekibi Başkan Yardımcısı Dr. Atilla Engin, 1988 yılından buyana sürdürülen kazı çalışmalarında çok önemli bulgulara rastlandığını belirterek, 2001 yılında kaçak kazı yapan defineciler tarafından ilk bölümü çıkarılan mozaik o dönemde koruma altına alınmış, Kilis Belediyesi’nin desteği ile yeniden yapılan kazılarda mozaik ortaya çıkarılmıştır. Mozaik tabanının olduğu yerin milattan önce 5. yüzyılda dini törenlerin yapıldığı salon olarak kullanıldığını ifade eden Engin, Hıristiyanlık öncesi Roma döneminde dini törenlerin yapıldığı bu tür büyük salonlar ’Bazilika’ olarak bilindiğini, höyükte bulunan Bazilika’nın kazı çalışmaları sonrasında açık hava müzesine dönüştürüleceğini vurgulamıştır.
Oylum Höyük'ün yaklaşık 200 metre batısında bulunan bu kalıntı VI. Yüzyıl'a tarihlenen Erken Hıristiyanlık Dönemi'ne ait bir bazilikadır.
Uzun dikdörtgen planlı olduğu anlaşılan bu yapıda yöresel taş (siyah renkli bazalt taş ile kireç taşı) kullanılmıştır. Batı yönünden girişi olan bazilikanın iç mekanı iki sıra sütunla üç nefe ayrılmıştır.
Kazı sonucunda iki tane yazıt, çok miktarda Roma ve Ortaçağ dönemlerine ait sikke ve sütun kaidelerine ait kalıntılar bulunmasına karşın, bu sütunlara ait sütun başlıkları bulunamamıştır.
Kırmızı, kahverengi, beyaz, gri, kavuniçi, siyah renkli taşlarla bitki (yaprak), malta haçı ve çeşitli geometrik (kesişen daire, baklava dilimi, kare ve zikzak) desenlerle kompoze edilen bu döşeme mozaiği, Erken Bizans Sanatı Dönemi'nin özelliklerini yansıtmakta olup, yaklaşık 800 metrekarelik bir alanı kaplar.
Fotoğraflar; Kilis Valiliği web sitesinden alınmıştır.