Cinsel Tıp Derneği Başkanı Dr. Cem Keçe, erken boşalma, iktidarsızlık, vajinismus, cinsel isteksizlik gibi bir çok cinsel işlev bozukluklarının hipnoz ile tedavi edilebildiğini öne sürdü.
Dr. Keçe, yaptığı yazılı açıklamada, hipnozun kamuoyunda hep merak uyandıran bir konu olmasına yanlış bilgilendirmelerin de yapıldığını ifade ederek, söz, bakış, hayal gücü ya da bazı yardımcı nesneler kullanılarak telkin gibi tekniklerle oluşturulan; kişinin duygu, düşünce, algı ve bellek işlevlerinde değişikliklerin gerçekleştirilebildiği çok özel bilinç durumuna 'hipnoz' adı verildiğini kaydetti. Hipnozun tamamen beynin doğal ve normal işlevlerinden bir tanesi olduğuna dikkati çeken Dr. Keçe, hipnozun büyü, sihir yada doğaüstü hiçbir yönünün olmadığını vurguladı. Hipnozun sadece gevşeme ve rahatlama aracı olmadığını anlatan Dr. Keçe, "Hipnoz bilinçaltına açılan bir kapıdır. İyi bir cinsel terapist bu kapıdan içeri girer ve cinsel hastalıklara, kötü huylara, alışkanlıklara yol açan ve çocuklukta hatta bazen doğmadan önce oraya yerleşmiş yanlış bilgileri, inançları, düşünceleri, algılamaları bulur ve değiştirir. Ayrıca eğitim almış hipnoz uygulayıcılarına hipnozitör, hipnozla cinsel terapi veya psikoterapi yapan terapistlere ise hipnoterapist denir" dedi.
Özellikle psikolojik kökenli cinsel işlev bozukluklarının tedavisinde, hipnozun son derece etkili yöntem olduğunu belirten Keçe, şunları kaydetti:
"Yıllardır cinselliği bir tabu sayan, ayıp ve yasak kavramları tarafından kuşatan ve konuşamayan Türk insanı, artık cinsel sorunları olduğunu kabul ediyor ve çözmek için yeni çareler arıyor. Hipnozun tüm dünyada olduğu gibi, ülkemizde de en yaygın kullanıldığı alanlardan biri de erken boşalma, iktidarsızlık, vajinismus, cinsel isteksizlik vb. cinsel işlev bozuklarıdır. Hipnoz cinsel terapide kullanılan araçlardan biridir. Hipnoz aracılığı ile bazı cinsel işlev bozukluklarının tedavi edilmesine hipnoterapi diyoruz. Cinsel terapi seansları sırasında kullandığımız tıbbi bir girişimlerden biri olan hipnoz; tek başına tedavi etmez. Çünkü hastayı iyileştiren bizzat hipnozun kendisi değil, hipnoz sırasında uyguladığımız değişik tedavi yöntemleridir. Yani, hipnoz cinsel terapide çok işe yarayan ve kolaylaştıran bir tedavi aracıdır. Bu anlamda hipnozu bir şırıngaya benzetmek mümkündür. Nasıl ki şırınga, iyileşmek için hastanın gereksinim duyduğu çeşitli ilaçları uygulamak için kullanılan bir tedavi aracı ve hastayı iyileştiren şey şırınga değil de içindeki ilaçlar ise; aynı şekilde hastayı iyileştiren şey bizzat hipnozun kendisi değil; hipnoz sırasında uygulanan değişik tedavi yöntemleridir."
Dr. Keçe, hipnozdaki kişinin uyanık olduğunu, hipnozitörün yani hipnoz uygulayan kişinin tüm sözlerini duyduğunu, anladığını ve hatta yargılayıp sorulara cevaplar bile verebildiğini kaydetti.
"HERKES HİPNOZA GİREMEYEBİLİR"
Cinsel Tıp Derneği Başkanı Dr. Cem Keçe, açıklamasında şu ifadelere yer verdi:
"Dıştan bakıldığında hipnozdaki kişi çok rahat ve huzurlu bir şekilde uyuyor gibi göründüğünden yüzyıllardır, hipnozun bir uyku olduğu yanılgısı yerleşmiş olarak sürmektedir. Oysa hipnoz bir uyku değildir. Hipnoz artmış bir farkındalıktır. Hipnoz, kişinin gönüllü isteğiyle, hipnoz uygulayan kişinin direktifleri doğrultusunda dikkatini toplaması, gevşemesi ve yoğunlaştırması ile gerçekleşen bir durumdur. Dolayısıyla hipnoza girmek istemeyen kişi dikkatini yoğunlaştırmayacağı ve direktiflere uymayacağı için isteği dışında hipnoza sokulamaz. Hipnoz sırasında kişinin kontrolü tamamen kendi elindedir. Biz cinsel terapide bilinçli hipnoz tekniğini kullanıyoruz. Yani kişi, hipnozitörün söylediği her şeyi dinler, anlar, değerlendirir ve istemediği hiçbir şeyi söylemez, istemediği hiçbir şeyi de yapmaz. Eğer, hipnoz uygulayan kişi, hipnozdaki kişiden söylemek istemediği gizli sırlarını söylemesini ya da onun ahlaki ve sosyal değerlerine aykırı bir şeyi yapmasını isterse kişi bunu kabul etmez daha da zorlanırsa hipnozdan çıkar. Herkesin hipnoza girmesi mümkün değildir. Kimi insan hiç hipnoza giremezken, kimileri çok kolay kimileri ise çok zor hipnoza girerler. Kişilerin hipnoza girebilme düzeyine hipnoza yatkınlık adını veriyoruz. Hipnozun gerçekleşmesinde zeka, algılama, değerlendirme, hayal gücü ve konsantrasyon çok önemlidir. Bu nedenle de bu işlevlerin düzeyleri hipnoza yatkınlığı belirlemektedir. Hipnoza yatkınlık, bireyin kişilik özelliklerine, bilişsel işlevlerinin düzeyine ve içinde bulunduğu ruhsal durum yada varsa ruhsal hastalığının niteliklerine göre farklılıklar gösterir. Örneğin, dikkat ve algılamanın ciddi düzeylerde yetersiz olduğu yada bozulduğu zeka geriliği olan kişilerin, ağır depresyon ve bunama hastalarının hipnoza girmeleri mümkün değildir. Yine karşısındakine güvenmeyen, her an kontrolü elden kaçırma ya da zarar görme endişesi yaşayan, kuşkucu, aşırı titiz ya da başkalarından direktif almayı kabullenemeyen paranoid, obsesif ve narsisistik kişilik özellikleri olan kişiler hipnoza çok zor ve yüzeysel girerler. Zeki, hayal gücü kuvvetli, kolayca dikkatini yoğunlaştırabilen kişiler; hipnoza çok kolay girer, kolayca derinleşebilir ve cinsel sorunlarına çok daha kısa sürede çözüm bulabilirler."
Hipnozdan çıkamama gibi bir durumun söz konusu olmadığını vurgulayan Keçe, hipnozla cinsel sorunların tedavisinde hastalığın öznelliğine ve hastanın durumuna göre seansların 10-12 seansa kadar uzayabileceğinin altını çizdi. Keçe, "Hipnozla en kolay tedavi edilen cinsel sorunların başında erken boşalma ve vajinismus, en zor tedavi edilenlerin başında ise cinsel kimlik bozuklukları gelmektedir.
Hipnoz cinsel yaşamın renklendirilmesinde de büyük yarar sağlayabilir. Cinsel isteksizlik duyanlar, korku ve acı nedeniyle ilişki kuramayan vajinismuslu kadınlar, erken boşalıp partnerini tatmin edemediği için suçluluk duyan erkekler, hipnozun etkisiyle normale dönebilirler. Ayrıca hipnoz iktidarsızlığın cinsel terapisinde çok yoğun olarak tercih edilmektedir" değerlendirmesinde bulundu.
İHA
Yayın Tarihi :
20 Kasım 2006 Pazartesi 16:51:07