27
Aralık
2024
Cuma
TOKAT

Doğal kaynakların korunması için geç kalınmasın

Geçtiğimiz elli yıl içinde Türkiye ve diğer pek çok ülke doğal zenginliklerini bitmez tükenmez bir kaynak olarak görmüş, bu kaynağın mümkün olan en kısa sürede ekonomiye aktarılması için çok sayıda proje uygulanmıştır.

Ne var ki, doğal kaynakları salt ham madde olarak görmenin sakıncaları zaman içerisinde açıkça anlaşılmıştır. Yaşamın temel kaynağı olan suyun, havanın ve toprağın kalitesi ciddi derecede bozulmuş, yeryüzündeki canlıların nesli teknoloji çağından önceki dönemlere göre 1000 kat daha hızlı yok olmaya başlamıştır.

Öte yandan, kısa vadede kârlı gibi gözüken yatırımlardan orta ve uzun vadede istenen ekonomik fayda elde edilememiştir. Örneğin,TOKAT kazova kaz gölü Antalya'daki Avlan Gölü tarım alanı kazanmak için 1970'li yıllarda büyük bir parasal kaynak harcanarak kurutulmuştur. Ancak kurutma çalışması ciddi bir tarımsal gelir getirmediği gibi, gölün sağladığı neme muhtaç elma bahçelerinden toplanan üründe büyük bir azalmaya neden olmuştur. Bu nedenle bölgede yaşayan insanların talepleri sonucunda Avlan Gölü geçtiğimiz yıllarda restore edilmiştir. Aradan geçen otuz yıllık süreç, hem ekonomik, hem de ekolojik kayıplara neden olmuştur. Bundan önceki dönemlerde Türkiye'de ne yazık ki Avlan örneğine benzeyen pek çok sayıda proje uygulanmıştır.

Dünya'nın diğer bölgelerinde de bu gibi deneyimler yaşandığı için, günümüzde pek çok ülke doğal kaynakların korunması ve sürdürülebilir kullanımı prensiplerini benimsemeye başlamıştır. Bu çerçevede Türkiye'nin de taraf olduğu Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi imzalanmıştır.

Üyelik sürecinin başında olduğumuz Avrupa Birliği'nin (AB) de bu konudaki politikaları çok açıktır. Birliğe üye olan tüm ülkeler, Kuşları Koruma Yönetmeliği (79/409/EEC) ve Habitatları Koruma Yönetmeliği (92/43/EEC) kapsamında Natura 2000 adı verilen korunan alanlar ağını oluşturmak ve doğayla uyumlu bir şekilde yönetmekle yükümlüdür. Türkiye'de bu konuyla ilgili yasal süreç henüz başlamıştır.

Halihazırda yürürlükte olan ulusal mevzuatımız da doğal alanların korunması görevini bizlere yüklemektedir. Çevre ve Orman Bakanlığı'nın altında görev yapan Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü ile Özel Çevre Koruma Kurumu'nun bu yükümlülüğü yerine getirmek için yaptığı çalışmalar daha fazla desteklenmelidir.

Türkiye'de hangi alanların öncelikli olarak korunması gerektiği konusunda pek çok bilimsel çalışma yürütülmüş ve ülkemizde bu güne kadar uluslararası kriterleri sağlayan 266 önemli doğa alanı belirlenmiştir. Bu alanlar, Türkiye'nin doğal zenginliğini en iyi şekilde temsil eden birer miras coğrafyadır ve ülkemizin yaklaşık %19'unu kaplamaktadır. Alanların büyük kısmı tehdit altındadır ve toplam yüzölçümlerinin %80'inin hiçbir koruma statüsü yoktur. Alanların listesi ve bulundukları iller aşağıda sunulmuştur. Daha ayrıntılı bilgiye ve alanların haritasına www.sifiryokolus.org adresinden ulaşabilirsiniz.

Bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak doğal kaynakların korunmasını ve sürdürülebilir kullanımını, ülkemizin kısa sürede ekonomik açıdan kalkınması kadar önemli buluyorum. Bu yaklaşımı, Hükümetinizin yaptığı tüm girişimlerde benimsemesini arzuluyorum. Bu nedenle ülkemizde yapılan veya teşvik edilen yatırımların, aşağıda listesi verilen alanlar başta olmak üzere , tüm doğal kaynaklar üzerindeki baskıları dikkate alınarak ve olumsuz etkileri en aza indirilerek uygulanmasını umut ediyorum.Yukarıda ve ekte sunulan bilgilerin değerlendirilerek, Türkiye'deki tüm önemli doğa alanlarının koruma altına alınmasını, uzun vadeli ekonomik değerleri ve bölge insanının ihtiyaçları dikkate alınarak yönetilmesini, Türkiye içinde ve dışında daha iyi tanıtılmasını, korunmaları için gerekli yasal altyapının güçlendirilmesini ve bu alanların doğal yapısı üzerinde baskı oluşturan tüm girişimlerin durdurulmasını arz ederim.
http://www.yesilatlas.com/ 




Mustafa Yarılan - Kenthaber / Tokat
Yayın Tarihi : 30 Ocak 2006 Pazartesi 10:18:29


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?