Mersin Üniversitesi (MEÜ) Rektörlüğü Türk Dili Bölümü Öğretim Görevlisi Dilek Yumru, dili etkileyen ve konuşmayı belirleyen en önemli iletişim araçlarının radyo ve televizyon olduğunu belirterek, yayın organlarının bir dil politikasına sahip olmayışı sebebiyle dilin olumsuz etkilendiğini söyledi.
Mersin Üniversitesi web sitesine değerlendirmelerde bulunan Yumru, dil kirliliğinin sadece yabancı sözcüklerin dile girmesi anlamına gelmediğini belirterek, kirliliğin dili kullanma, duygu ve düşünceleri aktarma becerisiyle ilgili olduğunu ifade etti. Türkçe yanlışlarının gün geçtikçe artarak yaygınlaştığını vurgulayan Yumru, "İşin daha kötüsü bu yanlışları duya duya kanıksamaktayız. Yanlışlar, belli bir süreden sonra bizi rahatsız etmediği gibi, bize yanlış gibi de gelmemektedir. Çoğu kişi gündelik yaşamda sürekli bunları duyduğu için, artık yanlışların doğru olduğunu düşünmekte ve yanlışlığını fark etmeden kullanmakta" dedi.
Dil kirliliğine sebep olan etmenleri "İletişim araçları, reklamlar, çeviri hataları, özensizlik, eğitim-dil bilinci, teknoloji, Türkçe'yi bozuk kullanmanın verdiği zevk, aşağılık duygusu ve iletişim araçları" olarak sıralayan Yumru, "Bugün dilimizi etkileyen ve nasıl konuştuğumuzu belirleyen en önemli iletişim araçları radyo ve televizyondur. Uydu yayınları aracılığıyla tüm dünyaya açılabilmemiz dünyayla ilgili haberlerin evimize kadar gelmesini sağladı. Yabancı yayınların yanında kendi kanallarımız aracılığıyla pek çok yabancı sözcükle tanıştık, hatta bunların anlamını bilmeden kullanmaya başladık. Bugün neredeyse tüm yabancı sözcüklerin, bu iletişim araçlarından dilimize girdiğini söyleyebiliriz. Sanki yayın yaptıkları topluluğun yüzde 90'ı yabancı dil bilirmiş gibi. Halk yabancı sözcüklerle ilk olarak radyo ve televizyonda karşılaşmaktadır" diye konuştu.
Televizyon ve radyo reklamlarının yabancı sözcüklerin dile girmesine ve dilin bozulmasına neden olduğuna işaret eden Yumru, reklamlardaki ürün adlarının yabancı olmasının yanında ürün tanıtım metinlerinin halkın hiç tanımadığı sözcüklerle dolu olduğunu kaydetti.
Reklamlar aracılığıyla binlerce kez duyulan sözcüklerin bilinçaltına girdiğini söyleyen Yumru, "Mega, süper, ultra sözcükleri kupon dağıtan gazete reklamları yüzünden dile girmiştir. Bugün hijyen sözcüğünü duya duya neredeyse temizlik sözcüğü bize unutturulacaktır. Cırtsız çamaşırlar, Ayşe Teyze, hanım kızım gibi var olmayan ifadeleri bile dile soktular. Bugünün çocukları 'iddaa' sözcüğünün aslında iddia olarak yazıldığını kabul etmekte zorlanacaklar. Uzun zaman 'İyi ki ona rasladım' cümlesi gözümüzün
içine soka soka yayımlandı" dedi.
Dil kirlenmesinde yapılan çeviri hatalarına değinen Dilek Yumru, Türkçe dil mantığıyla değil de İngilizce dil mantığıyla konuşmanın Türkçe'ye verilecek en önemli zarar olduğunu söyledi. "Trafik meşgul" ifadesinin İngilizce çeviri bir ifade olduğunu kaydeden Yumru, şunları söyledi:
"Biz 'Trafik çok yoğun' ya da 'Trafik sıkışık' deriz. Duş almak, banyo yapmak gibi kullanımlar daha önce dilimizde yoktu. Türkler yüzyıllarca yıkandı. Ancak bugün çeviri Türkçesi nedeniyle 'duş alma' ifadesini kullanmaktayız. Bugün aralarında ufak bir fark da oluşmuştur. 'Duş almak', terini atıp çıkmak, ıslanacak kadar kısa yıkanmak; 'Banyo yapmak', keselenecek kadar uzun ya da teferruatlı yıkanmak anlamında daha çok kullanılmaktadır."
Yabancı dil bilen herkesin kendini çevirmen sandığını, oysa yabancı dil bilmenin kendi başına yeterli olmadığını kaydeden Yumru, çevirmenin, kendi dilini, sınırlarını, anlatım kalıplarını bilmesi gerektiğini ve çevirinin iyi bir dil becerisi istediğini vurguladı.
Eğitim sisteminin ana dili kullanmayı doğru dürüst öğretemediğini öne süren Yumru, yabancı dil ve ana dil öğretimindeki başarısızlığın eğitim sisteminin gözden geçirilmesinin habercisi olduğuna işaret etti. Ana dilini iyi kullanamayan, bilmeyen kişilere yabancı dil öğretmenin zor olduğunu bildiren Yumru, dil becerisinin gelişmesi için çocukların Türkçe konuşulan bir ortamda büyümesi ve çocuklara mutlaka kitap okuma becerisinin kazandırılması gerektiğinin altını çizdi.
Yayın organları, yöneticiler ve halkın dile sahip çıkması gerektiğine dikkat çeken MEÜ Rektörlüğü Türk Dili Bölümü Öğretim Görevlisi Dilek Yumru, bunun için herkesin üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmesi gerektiğini vurguladı. Dil kirliliğinin, düşünce kirliliğinin bir sonucu olduğunu ifade eden Yumru, düşünce kirliliğinin de bireyin kendisiyle ve çevresiyle iletişimini bozan, sağlıklı iletişim kurmasını engelleyen, geçmişiyle bağlarını koparan bir kimlik bunalımının sonucu olduğunu söyledi.