22
Aralık
2024
Pazar
MERSİN

Narenciye ihracatında hüsran!

Mersin Ziraat Odası Başkanı Cengiz Gökçel, bu yıl narenciye ihracatında hüsran yaşandığına dikkat çekerek, bugün gelinen noktada başta Rusya ve AB ülkeleri olmak üzere diğer ülkelerin zorunlu olmadıkça Türkiye'den tarımsal ürün almak istemediğini ifade etti.

Gökçel, sorunun aşılması için Türkiye'de tarım envanteri çıkartılarak, üretimin planlanması gerektiğini savundu. Türkiye'nin narenciye ve yaş sebze meyve ihracatının yüzde 35'lik bir kısmının Rusya ve komşu ülkelere ihraç edildiğine dikkat çeken Gökçel, Rusya ile 2005 yılında yaşanan 'Akdeniz meyve sineği' kriziyle başlayan sürecin, bugüne kadar farklı dönemlerde kendini hissettirdiğini belirtti.

Gökçel, tarımsal üretimde ilaç kalıntısı ve aşırı zirai ilaç kullanımı gibi nedenlerden dolayı sorunlar yaşandığını ve bu sorunun çözülebilmesi noktasında Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından 'üretici kayıt sistemi'nin hayata geçirildiğini, bununla birlikte üretimden tüketime kadar olan tüm sürecin denetim altında tutulmasının amaçlandığını dile getirdi.

Narenciye sezonunun 22 Eylül 2008 tarihinde; ilk enterdonat cinsi limonun müsaade edilmesiyle başladığını ifade eden Gökçel, "Bu yıl beklentilerimiz; narenciye ürünlerimizdeki kalite konusunda gerçekten olumluydu. Çünkü çok kaliteli ürünler yetiştirdiğimize inanıyorduk. Ama şu an itibariyle baktığımızda hem Rusya'ya ihracatımız, hem de diğer ülkelere olan ihracatımız kelimenin tam anlamıyla durdu, bir bakıma da narenciye ihracatında adeta hüsran yaşıyoruz" dedi.

Bugün gelinen noktada Türk ihracatçısının da nakit sıkıntısı yaşadığını, beklentilerin ise bankaların ihracatçılara faizsiz kredi verilmesi olduğunu belirten Cengiz Gökçel, ihracatçıların geçen yıldan kalan ihracat teşvik primlerini alamadığını, bu yıl verilen 125 dolarlık ihracat teşviklerinin (DFİF) peşin ödenmemesinin yanında, Rusya'ya satış yapan ihracatçıların, satış işlemlerini o ülkenin para birimine göre yaptığını, ancak tahsil edilen paranın da Türkiye'ye dolar olarak getirmekte zorlandığını,
tüm bu sorunların da sektörü bir çıkmazın içine doğru sürüklediğini savundu.

İhracatçıların içinde bulunduğu çıkmazın tarım sektöründeki üreticiyi de zor durumda bıraktığını anlatan Gökçel, piyasanın arz ve talep dengesine göre şekillendiğine dikkat çekerek, arz edilen mala fazla talep gelmemesi halinde ürünün, ya değerinde satılmadığını ya da hiç satılmadığını belirtti. Gökçel, ihracatçının talebine oranla üreticinin belirlemiş olduğu fiyatın, aynı zamanda iç piyasadaki fiyatları da kendiliğinden şekillendirdiğini, bu nedenle ihracata önem verdiklerini kaydetti.

Tarım ürünlerinin gerçek değerinde işlem görebilmesi açısından ihracatın olmazsa olmaz bir unsur olduğuna işaret eden Gökçel, Türkiye'nin Rusya dışındaki diğer ülkelere çok fazla narenciye ya da yaş sebze meyve ihracatı yapmadığını ve yapmakta da zorlandığını, bunun yanında Avrupa Birliği (AB) ülkelerine de ihracat yapmakta zorlandığını, mevcut ihracatın da durma noktasına geldiğini vurguladı. AB ülkelerine olan ihracatın yüzde 1'lerde olduğunu belirten Cengiz Gökçel, buradan yola çıkıldığında da Rusya'nın Türkiye açısından oldukça önemli bir pazar olduğuna işaret etti.

Rusya ile Türkiye arasında narenciye ve yaş sebze meyve ihracatında yaşanan krizin aşılması amacıyla imzalanan protokolün oldukça ağır şartlar içerdiğini kaydeden Gökçel, Avrupa yaş sebze ve meyvedeki zirai ilaç kalıntısını yüzde 1'lik baremle kabul ederken, Rusya'nın on binde bir baremle ürün kabul ederek, tamamen organik bir ürün koşulunu ortaya koyduğunu, söz konusu üretimin de neredeyse imkansız olduğunu belirtti.

Gökçel, Rusya'nın 0.005 baremde ürün kabul ederken, Türkiye'den ihraç edilen ve geri bildirimde bulunulan ürünlerdeki barem oranının da 0.006 olduğunu, bunun da sevindirici bir gelişme olduğunu dile getirerek, "Yani Rusya artık bizim için nazlı bir pazar" ifadesini kullandı.

Rusya'nın, Türkiye'den yapılan tarım ürünlerinin ihracatında adeta dalga geçer bir tavır takınmaya başladığını ileri süren Gökçel, bu tutumun da Türkiye'nin kendi bölgesindeki ülkelerle olan ilişkilerinden kaynaklandığını ifade ederek, "Biz burada ticari bir iş yapıyoruz, ama Rusya'nın son 3-4 yıldır bize ihracatta sorun çıkarmasını siyasi nedenlere bağlıyoruz. Ancak sorunu sadece siyasi nedenlere bağlamak olmaz. Yükü üreticinin, çiftçinin sırtından alıp siyasete bağlamak basite kaçmak olur. Rusya'dan daha gelişmiş ve üst düzeyde olan AB'den bile daha ağır standartların getirilmesi de bir çelişkiyi ortaya koyuyor" diye konuştu.

Gökçel, açıklamasını şöyle sürdürdü:
"Biz üreticiler olarak narenciye ve yaş sebze meyvede bir kaos yaşıyoruz. Ne AB ülkelerine ne Rusya ne de diğer ülkeler artık Türkiye'den kolay kolay tarımsal ürün almıyor ya da almak istemiyor. Mecbur kalmadıkları sürece de bizden mal almıyorlar. Bu durumun aşılabilmesi için de Türkiye'de üretimin planlanması yani iç piyasadaki iç piyasadaki ürün ihtiyacı göz önüne alınarak ne kadar üretim yapılması gerekiyorsa, ihracata gereksinim duymadan üretim şeklimizi geliştirmek zorundayız."
Türkiye'nin tarımsal üretimde arz fazlası olduğunu anlatan Gökçel, son yıllarda tarım ürünlerinde rekolte düşüşü yaşanmasına rağmen, iç piyasanın talebinden fazla üretim yapıldığını, bu durumun da sıkıntı yarattığını belirtti. Gökçel, bununla birlikte bir tarım envanteri çıkartılarak; hangi ürünün ne kadarlık bir alanda üretimi yapıldığı ve ne kadar verim elde edildiği, hangi tür ürünlerin yetiştirildiği ve iç piyasanın talebinin ne olduğunun belirlenmesi gerektiğini savundu.

Gökçel, "Sanki hiç ihracat yapmayacakmış gibi bir üretim modelini benimsemeliyiz. Eğer ihracat yapmayı da düşünüyorsak, o zaman da biz çiftçiler olarak üzerimize düşeni yapmaya hazırız ve yapıyoruz da. Ancak bu noktada Türk ihracatçılarının, rekabet edilen diğer ülkelerdeki ihracatçılarla aynı seviyede olması gerekiyor. İspanya örneğini verecek olursak; orada üretim aşamasında çiftçiye, ihracat aşamasında da ihracatçılara destek veriliyor. Hem de Türk ihracatçısına verilenin kat be kat fazlasını. Bu nedenle de biz diğer ülkelerle ihracatta rekabet edemiyoruz" dedi.
Mersin'de 26 bin 581 hektarlık bir alanda yaklaşık 830 bin ton narenciye üretimi yapılıyor. Bu rakamla birlikte de Mersin, Akdeniz Bölgesi'nin en büyük üretim alanı olarak öne çıkıyor. Türkiye'nin toplam narenciye üretiminin yüzde 32'sini Mersin karşılıyor. Bunun yanında aynı zamanda da limon üretiminin yüzde 68'i, portakal üretiminin yüzde 18'i ve mandalina üretiminin de yüzde 16'sı Mersin'de yapılıyor.

İHA
Yayın Tarihi : 13 Kasım 2008 Perşembe 12:52:03


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?