Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) Yönetim Kurulu Başkanı Şerafettin Aşut, işsizlik sorununun Türkiye'nin en önemli sorunu olduğunu ve bu durumun da ülkenin geleceğini tehdit ettiğini söyledi.
Teknik konulara hakim eleman sıkıntısının had safhada olduğunu, bunun da asıl sorunun işsizlik değil 'mesleksizlik' olduğunu ortaya koyduğunu belirten Aşut, mevcut eğitim sisteminin de gereken mesleki dönüşümü sağlamadığını anlattı.
İş dünyasının temsilcileri olarak realist bir başka ifadeyle de gerçekçi insanlar olduklarını, bunun da bir zorunluluk olarak öne çıktığını belirten Aşut, iş dünyasının gittikçe sertleşen küresel rekabet ortamında avuntularla veya olmayacak hayallerle yaşayamayacağını söyledi. Bu noktada kendilerinin ne pembe tablolarla insanları kandırdıklarını ne de karamsar ve kara bulutlarla insanların moralini bozmadıklarını belirterek, bardağın dolu kısmını da boş kısmını da gören, buna göre uyarıları yapan
insanlar olduklarını anlattı. Damdan düşenin halini en iyi damdan düşenin anlayacağı yönündeki atasözünü hatırlatan Aşut, iş dünyasının sıkıntılarını da kendilerinden başka hiç kimsenin daha iyi bilemeyeceği uyarısında bulundu.
BİZLERİN ELEŞTİRİLERİ MUHALİF BİR SES OLARAK ALGILANMAMALI
Bu nedenle iş dünyasıyla ilgili her projede, her reform ve her yenilikte kendilerinin sesine mutlaka kulak verilmesi gerektiğini belirten Aşut, "Bizlerin eleştirileri muhalif bir ses olarak algılanmamalı. 'Akıllı insan başkasının aklını kullanandır' derler. Bu anlamda bizlerin ülkemiz için, ekonomimiz için, demokrasimiz ve cumhuriyetimiz için her katkıyı vermeye, her fedakarlığı göstermeye hazır olduğumuzu bir kez daha ifade etmek isterim" dedi.
İşsizlik sorununun adeta Türkiye'nin kanayan yarası olduğuna dikkat çeken Şerafettin Aşut, her ne kadar Türkiye'nin en önemli sorunu 'terör' olduğu dile getirilirse, yapılan anket ve araştırmaların terör sorununun temelinde bile işsizliğin olduğunu çok net bir şekilde ortaya koyduğunu anlattı.
TÜİK verilerine göre 5.8 milyon işsizimiz olduğunu belirten Şerafettin Aşut,
şunları söyledi: "Yani ülkemizde 36 milyon çalışır yaştaki nüfusumuzun yaklaşık 6 milyonu işsiz. Ülkemizde her 6 kişiden birinin yüzü gülmüyor, hayata umutsuz bakıyor. Öte yandan, her yıl 800 bin genç bu işsizler ordusuna katılıyor.10 yıl sonra her yıl 1 milyon genç bu rakama eklenecek. İşsizlik sorunu ülkemizin geleceğini tehdit ediyor. Ancak, iş dünyasının nitelikli eleman bulamadığı şikayeti de madalyonun diğer bir yanını oluşturuyor. Özellikle teknik konulara hakim eleman sıkıntısı had safhada. Asıl
sorunumuz işsizlik değil, mesleksizlik. Eğitim sistemimiz gereken mesleki dönüşümü sağlayamıyor. Bu anlamda; 'Uzmanlaşmış Meslek Edindirme Merkezleri (UMEM) Projesi' tam bir meslek edindirme seferberliği olacak. Yılda 200 bin kişiye eğitim verilerek meslek sahibi olmaları sağlanacaktır."
Aşut, Türkiye genelindeki odaların her birinin mesleki eğitimle ilgili farklı projeler hazırladığını, ancak UMEM Projesi ile birlikte tüm odaların tek çatı altında bu işi yaparak ortaya konulacak işbirliği ve sinerjinin yanında kaynakların optimum ve doğru kullanılmasının da sağlanacağını söyledi.
Aşut, burada hem okulların yenileneceğini hem de öğretmenlerin niteliklerinin artırılacağını anlattı. Söz konusu projeyle birlikte meslek okullarının reorganizasyonu ve beceri kazandırılmasının hedeflendiğine dikkat çeken Aşut, şunları söyledi: "KOSGEB'in yeni girişimci desteği, iş kurmak isteyenlere 15 günlük bir girişimcilik eğitiminin ardından iş planını hazırlayanlara 100 bin TL veriyor. UMEM Projesi'ne katılan gençlerimize KOSGEB'in bu imkanları sunularak neden bu gençlerimizin bir kısmının iş veren
olması sağlanmasın? Böylece KOSGEB'in fonu da bu projeye ilave bütçe olur. Kaynak zenginleştirilmiş olur. Proje bir çığ gibi büyür. Eğitim gibi ülkemizin geleceğini ilgilendiren konuların siyaset malzemesi yapılmadan ele alınması gerekir. İşbirliği ve ortak aklın, kaynakların heba edilmeden kullanılmasının olumlu sonuçlarını göreceğimize inanıyoruz."
TÜRKİYE ÜRETMELİ ÜRETTİĞİNİ MARKALAŞTIRMALI
Türkiye'nin artık tarım toplumundan sanayi toplumuna doğru hızlı bir geçiş yaşadığını anlatan Aşut, ancak bu konuda dünyayla rekabet edilmesi ve para kazanılması isteniyorsa; düşük teknolojiden orta ve yüksek teknolojili ürünlere yönelinmeli ve bunun nitelikli eleman altyapısının da oluşturulmasının bir zorunluluk olduğunu söyledi.
Toprağımızın bereketli olduğunu anlatan Aşut, sözlerine şöyle devam etti: "Allah ülkemize bir çok değer bahşetmiş. Suyumuz var, lojistikte geçiş noktasıyız ve ciddi deniz ve kara filolarımız, büyük limanlarımız var, zengin turizm imkanlarımız, doğal ve kültürel zenginliklerimiz var. Bunlar zaten elimizde var. Ve var olanı geliştirmek kolay. Bizim artık katma değeri olan, inovatif yani yenilikçi ürünlere ihtiyacımız var. Ekonomimizin yükselme şifreleri belli. Türkiye üretmeli, ürettiğini markalaştırmalı,
yeni pazarlar bularak ihracat yapmalıdır. Türk girişimcisi ihracat konusunda krizde bile üstüne düşeni yapmıştır."
İHRACAT RAKAMLARI REEL ANLAMDA GERÇEKLERİ YANSITMIYOR
Türkiye'de ihraç edilen ürünlerin büyük bir kısmının ithal ara mallarından oluştuğuna işaret eden Aşut, bugün gelinen noktada da ihracat rakamlarının reel anlamda gerçekleri yansıtmadığını iddia etti. Aşut, üretimde yerli ara malı oranının artırılmadan da gerçek ihracat hedefine ulaşılamayacağını savundu. Aynı durumun yerli makine sanayinde yaşandığını anlatan Aşut, Türkiye'nin dünyanın önemli makine üreticilerinden biri olmasına karşın, kamu kuruluşlarının dahi yerli makine kullanmadığını iddia etti.
Aşut, kalitesiyle kendini ispat etmiş olan makine sektörünün özellikle Almanya ve Avrupa Birliği (AB) ülkelerine 10 milyar dolarlık bir ihracat yaptığını, bunun yanında 23 milyar dolarlık da makine ithalatı gerçekleştirildiu'feümü sağlayamıyor. Bu ağini söyledi. Bu şekilde makine sanayinin gelişemeyeceğini, bunun aynı zamanda da kendi ayağına kurşun sıkmak anlamına geleceğini ifade eden Aşut, son dönemlerde Sanayi ve Ticaret Bakanlığı'nca kamuda yerli makine bilinci oluşturulması noktasında yürütülen
çalışmalarını isabetli bulduklarını ve desteklediklerini açıkladı.
NÜFUSUNU İSRAF EDEN BİR ÜLKE OLMAMALIYIZ
Türk Lirası'nın aşırı değer kazanması ve krizde dahi borsanın yükselmesi konusuna bir anlam veremediklerini dile getiren Aşut, sözlerini şöyle sürdürdü: "Uluslararası kredi kuruluşları sürekli Türkiye'nin kredi notunu yükseltip duruyor. İnsan sormadan edemiyor, krizde ne ürettik de TL bu kadar değerlendi? Bu yüksek kredi puanlarından etkilenip hangi yatırımcı üretime dayalı bir yatırım yapmış ve istihdama katkıda bulunmuştur? Yoksa bu yüksek notlar bazı spekülatif, paradan para kazanan, ülkenin servetini
buharlaştıran bazı çevrelere mesaj mı vermektedir? TL gerçek değerine çekilerek ve bu spekülatörlere engel olunarak bir finans krizi daha yaşamamamız için tedbirler alınmalıdır. Aksi taktirde güvendiğimiz dağlara kar yağabilir. Amerika'yı tekrar keşfetmeye gerek yok. Dünyanın ekonomisi gelişmiş ülkelerine baktığınızda aynı şeyi görürsünüz; Girişimci sayısının çokluğu, orta ve büyük ölçekli markalaşmış işletmelerinin fazlalığı ve gençlerini doğrudan iş sahibi yapan doğru mesleki eğitim. Tabi, bu noktada
nüfusumuzun yarısını oluşturan kadınlarımızın girişimcilik dünyasına çekilmesi çok önemli. Nüfusumuzu israf eden bir ülke olmamalıyız. Unutmayalım ki, bizim zenginliğimiz insanımızdır."