Mersin Toros Devlet Hastanesi Üroloji Uzmanı Dr. Nedim İnce, yaşlılığın sonun başlangıcı değil yeni bir hayata başlangıç olduğunu belirterek, "Yaşlılık bir hastalık değil, doğal bir süreçtir. Bunu bir hastalık olarak görürseniz, olağan süreci anormal hale getirmiş olursunuz" dedi.
Üroloji Uzmanı Dr. Nedim İnce, yaşın ilerlemesiyle birlikte bir taraftan bazı sıkıntılar ortaya çıkarken, bir taraftan da kişinin yaşamında edindiği deneyimleri biriktirmesi ve olgunlaşarak hayatını sürdürmesinin, hayata bakışını ve yorumlayışını geliştirerek devam ettirdiği bir dönem olduğunu belirtti. İnce, bu durumun sonun başlangıcı değil yeni bir dönemin başlangıcı olarak değerlendirilmesi gerektiğini vurguladı. Tıpta yaşlı kavramının 65, Birleşmiş Milletler (BM) tarafından ise 60 olarak kabul
edildiğini hatırlatan İnce, yaşlılığın tüm canlıda görülen, işlevlerde azalmaya neden olan evrensel bir süreç olduğunu kaydetti. Yaşlılığın sosyal bir sorun olmadığını vurgulayan İnce, "Yaşlılık, kesinlikle bir hastalık değildir. Yaşlılığa hastalık olarak baktığımızda kişinin çok doğal, olağan bir sürecini anormal hale koymuş oluruz. Tabii ki fonksiyonların azalmasına bağlı olarak bir takım sıkıntılar ortaya çıkabilir ama hastalık olarak görürsek bir taraftan o sıkıntıları abartmış oluruz, bir taraftan da
ilaçlar, bitkisel beslenme gibi şeylerle ticari bir alanın da oluşmasına neden oluruz. Zaten yaşlanmayı hastalık olarak gördüğümüzde kullanılan ilaçlar, o süreci daha sıkıntısız hale getiren şeyler olmaz. Bunun yanında yaşlılık hastalık olarak algıladığında zaten o dönemin getirdiği bir takım sıkıntıların yarattığı depresyon daha da derinleşmiş olur. Yaşlılık, kesinlikle bir sosyal sorun değildir, kesinlikle bir hastalık değildir. Sadece ömrü yeten, ömrü o yaşlara ulaşan kişilerin kendi yaşına özgü bir
takım olaylarla birlikte yaşadıkları yaşamın bir parçasıdır. Unutulmamalıdır ki, her insan ömrü yeterse yaşlanacaktır" diye konuştu.
YAŞLILIK ÜRETKENLİĞİ ORTADAN KALDIRMAZ
Yaşlı insanlarla ilgili önyargıların yıkılması gerektiğini, yaşlılığın üretkenliği ortadan kaldıran bir durum olmadığını ifade eden Dr. İnce, şöyle devam etti:
"Tabii ki bir genç gibi yürümek, koşmak mümkün değil ama seneler içinde kazanılan o birikim ve deneyimleri üretken hale getirmek mümkün. Dolayısıyla emekli olmuş, aktif ekonomik üretimden kopmuş insanlar, kendini değerli hissedebilecek uğraşlar edinebilirler. Hobileri olabilir, çevrelerine önderlik edebilirler. Köşeye çekilmemeleri, kendilerini zorlamaları gerekir. Ürettikçe daha değerli olduklarını görürken, toplum da onlardan yararlanmaya devam eder. Toplumdaki önyargılar bu şekilde kırılır. Yani 'yaş
70'de işin bitmemiş olduğunu görürler. Bu şekilde yaşlanan insanlar hayatın içinde tutunarak daha doyumlu, daha sosyal, daha yalnızlaşmadan kurtulmuş bir şekilde hayatlarını sürdürürken, toplum da onlardan hala çok şey öğrenebileceğini görüp ilişkisini sürdürmeye devam eder."
Yaşlılığın ömrü yetenler için kaçınılmaz bir süreç olduğunu ve insanların buna yaşamın bir parçası olduğunu bilerek hazırlanması gerektiğini dile getiren İnce, bu dönemde bir takım fiziksel eksiklikler olacağını ama beyin kapasitesinin azalmayacağını bilerek daha çalışırken, mesleği dışında birtakım hobiler edinmesi ve aktif üretimden koptuğunda bunlarla yaşamını zenginleştirmesi gerektiğini söyledi. İnce, "Bu bilinirse, yaşlılığın bir hastalık olmadığı kavramı kabul edilirse, ileriki yaşlarda
uğraşabileceği, kendini değerli hissedebileceği şeyler geliştirirse çok daha rahat atlatılabilecek bir dönemdir. Ama sadece ve sadece hayatını kendi mesleği ile sınırlandırıp öyle bir dünya kendine yaratırsa ve onun dışında başka bir dünya oluşmasına izin vermezse, meslekle ilgili çalışması bittiği anda o dünya da bitmiş olur. Böyle insanların tek bir dünyası vardır ve emekli olduğunda o dünya da kaybolur gider. Fakat dünya o kadar büyüktür ki, meslekle ilgili çalışma bittiğinde boşluğa düşmemek için
kendine farklı alanlarda uğraşlar bulunabilir. Yani mutlu bir yaşlı olmak mümkündür. Yaşlılık, bir mutsuzluk kaynağı değildir, yaşlılık bir hastalık değil, yaşlılık bir anormallik değil, kesinlikle kişinin kendisini hazırlamasıyla ilgili bir durum ve toplumun da buna hazırlanması ile ilgili bir durumdur" dedi.