Bilecik'ten Genel Bir Görünüm |
Marmara Bölgesi'nin güney doğusunda; Marmara, Karadeniz, İç Anadolu ve Ege Bölgelerinin kesim noktaları üzerinde yer alan Bilecik ili doğudan Bolu ve Eskişehir, güneyden Kütahya, batıdan Bursa, kuzeyden Sakarya illeri ile çevrilidir.
İl, küçük tepelik alanlar ile dik ve derin vadilerle yarılmış aşınım düzlüklerinden oluşur. Güney ve güneybatı kesimleri oldukça engebeli olup, kuzey kesimi, Sakarya Irmağı vadisi diğerlerine göre daha düzdür. En önemli akarsuları Sakarya Nehri ve onun kolları ile güneydeki Sarı Su'dur. Doğu yönünden il sınırları içerisine giren Sakarya, kuzeye doğru bir yay çizer ve Karasu Göynük Çayı ve Göksu'nun kollarını içine alır. Sakarya'nın Bilecik sınırları içerisindeki uzunluğu 80 km.yi bulur. Sakarya'nın vadisi bir çok yerde oldukça dar ve derin olmakla beraber, ilin orta ve kuzey kesimlerinde genişler. Güneyde Yeşildağ yakınlarında doğan Sarı Su, doğuya doğru akar ve il sınırlarının dışına çıkar. Sarı Su zaman zaman taşkınlıklara yol açtığından, üzerine 1976'da Dodurga Barajı kurulmuştur. Dodurga Gölü dışında ilin kuzeyinde de Çerkeşli Gölü yer alır. İlin topraklarını küçük bölümler halinde oluşturan ovalar Sakarya Vadisi boyunca küçük düzlükler halindedir. Güneyde 60 km.lik bir alanı da Bozüyük Ovası kaplar. Bilecik'in yüzölçümü 4.307 km2 olup, toplam nüfusu 194.326'dır.
Orhan Gazi Camii |
İlin ekonomisi tarıma dayalıdır. En çok tahıl, şeker pancarı, ayçiçeği, şerbetçiotu, üzüm, meyva ve sebze üretilir. Bira sanayinin önemli maddesi olan şerbetçiotu burada üretilmektedir. Az da olsa hayvancılık ve hayvan ürünleri ekonomisinde yer almaktadır. Ayrıca yöreden çıkarılan mermeri işleyen küçük atölyeler, ipekli dokumacılık ve kozacılık da yapılmaktadır.
Bilecik’te ilk yerleşimin başlangıcı kesinlik kazanamamakla birlikte, MÖ 3000’den öncelere indiği sanılmaktadır. Anadolu’da Tunç Çağına geçiş sürecinde önemli bir yeri olan Bilecik’ten MÖ 3000’lerde tunç yapımı için kalay çıkarıldığı bilinmektedir. İlin bilinen en eski isimleri Agrilion ve Agrillum’dur. Daha sonraki dönemlerde Bilecik Bizans İmparatorluğu sınırları içine giren bir yerleşim yeri olmuştur.
Agrıllon Antik Kentinden Bir Görünüm |
Bilecik yöresi MÖ.1200'lerde Friglerin egemenliği altına girmiş, MÖ. 546'da Perslerin yönetimine geçmiştir. Büyük İskender'in MÖ.334'te Anadolu'da Pers egemenliğine son vermesiyle birlikte, Helen uygarlığı Roma dönemine kadar sürmüştür. Bilecik'in de içerisinde bulunduğu Bithynia Devleti MÖ.74'te Roma egemenliğini kabul etmiş ve Pontus Krallığı ile birleştirilerek, Roma'nın Anadolu eyaletini oluşturmuştur. Roma İmparatorluğu'nun ikiye ayrılmasından sonra da Bizans yönetimine girmiştir. Doğu Roma (Bizans) döneminde şehir Belekoma ismiyle anılıyordu. Bilecik o zaman, şimdiki Bilecik’in doğusunda, Hamsu ve Tabakhane derelerinin oluşturduğu vadiler arasındaki bir kaya çıkıntısı üzerine inşa edilen kale çevresinde kurulmuştu. Bizans döneminde Belekoma Kalesi Bilecik’te inşa edilmiş olup, bu dönemde Bilecik bir Tekfurluk idi. Abbasi Halifesi Harun Reşid döneminde (797), Bithynia bölgesinin diğer şehirleri gibi Bilecik ve Söğüt civarı da fethedilerek Abbasi idaresine sokulmuştur. Çevresi kale ile korunan Belekoma kenti tarih içinde Bizanslılar-Emeviler ve Bizanslılar-Abbasiler arasında birkaç kez el değiştirmiştir.
Bilecik Saat Kulesi |
Malazgirt Savaşı'ndan (1071) sonra Selçukluların boyu olan Kayıların bir bölümü Ertuğrul Bey yönetiminde batıya doğru ilerlemiş ve Söğüt çevresine yerleşmişlerdir. Osmanlı vaka-i namelerinde Kayıların Söğüt ve çevresine 1230 yıllarında yerleştikleri belirtilmektedir. 1231 yılında İznik İmparatorluğu ile Selçuklular arasında yapılan savaşa Ertuğrul Bey de akıncı olarak katılmıştır. Selçuklu ve Bizans orduları arasında Sultanönü mevkiinde meydana gelen savaşın sonucunda Bizans ordusu yenilmiş, Karacadağ ve Söğüt dolayları Büyük Selçuklu Devleti’nin eline geçmiştir. I.Aleaddin Keykubat Belekoma (Bilecik) Tekfurunu vergiye bağlamış, savaşta büyük yararlıklar gösteren Ertuğrul Bey’e Söğüt’ü mülk, Domaniç’i de yaylak olarak vermiştir. Osmanlı kaynaklarına göre Ertuğrul Bey 1281 yılında ölmüştür. Türbesi Söğüt ilçesinde bulunmakta ve her yıl Söğüt’te düzenlenen Ertuğrul Gazi Şenlikleri ile anılmaktadır.
Ertuğrul Gazi’nin ölümünden sonra Kayıların başına Osman Bey geçmiştir. Osman BeY Bizans’a karşı savaşmış ve sürekli başarılı olmuştur. Kayıların bu başarılarında Şeyh Edebali’nin büyük payı olmuştur. Fakih Şeyh Edebali Kayı Ahilerinin önderi idi. Şeyh Edebali o sıralar Eskişehir ili sınırları içindeki İtburnu Köyünde oturuyordu. Daha sonra medresesini Söğüt ve son olarak da Bilecik’e taşımıştır. Osman Bey 1286 yılında İnegöl yakınındaki Hisarcık kalesini Bizanslılardan almıştır. 1287 yılında İnegöl Tekfuru’nu Domaniç yakınındaki İkizce’de (Erice) yenilgiye uğratmıştır. Bu sırada Selçuklu Sultanı III. Alaeddin Keykubat büyük bir ordu ile Karacahisar önlerine gelmiş ve Osman Bey’in kuvvetleriyle birleşerek Bizans elindeki bu kaleyi kuşatmıştır. Kuşatma sürerken Selçuklu Sultanı geri döndü. Osman Bey’e bir sancak, tuğ alem ve gümüş takımlı bir at göndererek Söğüt ve Eskişehir’i de içine alan bu sancağı Osman Bey’e vermiştir. Bundan sonra Karacahisar’daki Rum kilisesini camiye çeviren Osman Bey ilk kez kendi adına hutbe okutmuş (1289), böylece Osmanlı Devletinin kuruluşunun başlangıcı olmuştur. O sıralarda Bilecik henüz Türkler tarafından fethedilmemiş, Bizanslılara ait bir kentti. Osman Bey Bilecik (Belekoma) ve Yarhisar tekfurları vergiye bağlanmış, ardından 1299 yılı yaz başında Belekoma kalesini ve peşinden Yarhisar kalesini fethetmiştir. Bilecik, Yıldırım Bayezid dönemine kadar Osmanlı yönetiminde kalmış, ancak, 1402 yılında Ankara Meydan Savaşı'nda Bayezid’in Timur’a yenilmesi sonucunda 2 ay kadar Timur’un hakimiyetine geçmiş ve Çelebi Sultan Mehmet tarafından geri alınmıştır. Osmanlı yönetimi sırasında Bilecik daha da gelişmiş, ancak, şehrin kurulu bulunduğu alanın iskân için uygun olmaması daha hızlı gelişmesini engellemiştir. Bununla birlikte Bilecik Bursa ve İznik’ten Eskişehir’e ve Anadolu içlerine giden yol üzerinde önemli bir konaklama ve dinlenme yeri olarak önemini korumuştur.
Şeyh Edebali Zaviyesi |
Bilecik Trakya ve Marmara bölgelerini İç, Güney ve Güneydoğu Anadolu bölgeleriyle Ön Asya’ya bağlayan İstanbul-Bağdat demiryolu kenarında kurulmuştur. Roma ve Bizanslılar zamanında kent merkezinin küçük bir yer olduğu sanılan Bilecik, Osmanlıların eline geçtikten sonra önem kazanmıştır. Osman Gazi’nin fethettiği ilk önemli kale olması ve Şeyh Edebali Türbesi’nin burada bulunması, şehre olan ilgiyi artırmıştır. Önceleri kale çevresinde yerleşik kent daha sonra Şeyh Edebali Türbesi, Orhan Gazi camii ve yakınındaki medreseye doğru büyümeye başlamıştır. Şehir Türk hakimiyetine geçtikten sonra, önceleri Türkler ve Rumlar ayrı mahallelerde oturmuşlardır. Örneğin, Türkler daha çok Osman Gazi, Orhan Gazi ve Aşağı Camiler çevresine yerleşmiş, Rumlar ise bugünkü Bilecik merkezinin bulunduğu bölgede yoğunlaşmışlardı. Zamanla toplumlar arası sosyal ve ekonomik ilişkiler kurulmuş, iki toplumun ayrı mahallelerde oturması eğilimi ortadan kalkmış, devlet yapıları Yukarı Mahalleye yapılmaya başlanmış ve kent bugünkü yerleşim yerine doğru gelişmiştir.
Köprülü Mehmet Paşa Camii |
İstiklal Savaşında T.B.M.M. hükümet ile İstanbul’da bulunan padişah taraftarı hükümet arasında ortaya çıkan ihtilafı gidermek amacı ile İstanbul’daki Tevfik Paşa hükümeti adına Dahiliye Nazırı Ahmet İzzet Paşa, Ankara Hükümeti ile bir görüşme yapmak istemişti. Görüşmenin Bilecik İstasyon binasında yapılması kararlaştırıldı. Heyetler 5 Aralık 1920 günü Bilecik İstasyon binasında bir araya geldiler. İstanbul Heyeti Ahmet İzzet Paşa, Salih Paşa, elçilerden Cevat Bey, Ziraat Nazırı Kazım Bey, Hukuk Danışmanı Münir Bey ve Hoca Fatih Efendi’den oluşmuştu. Ankara heyetine ise Mustafa Kemal Paşa başkanlık etmişti. Heyette İsmet Bey (İnönü) de bulunuyordu. Bilecik Mülakatından olumlu ve somut bir sonuç elde edilememiştir.
Yunan Ordusu 6 Ocak 1921 günü Bursa ve Uşak dolaylarından taarruza geçmiş, 8 Ocak 192'de Bilecik-Karaköy-Muratdere hattına kadar geldi. Böylece Bilecik işgal edilmiştir. I. İnönü ve II. İnönü Savaşı tümüyle Bilecik toprakları üzerinde geçmiştir. II. İnönü Savaşları sırasında Bilecik iki kez daha Yunanlılar tarafından işgal edilmiştir. 30 Ağustos 1922’deki Başkomutanlık Meydan Muharebesiyle Yunan ordusuna karşı son ve kapsamlı zaferi kazanan Türk ordusu, 4 Eylül 1922’de Söğüt ve Bozüyük, 5 Eylül de Pazaryeri ve 6 Eylül l922’de ise Bilecik’i Yunan işgalinden kurtarmıştır. Yunanlılar bu ilçeler ve il merkezini boşaltırken bir çok yerde yangınlar çıkararak buraları harabeye çevirmişlerdir. Bilecik’te yalnızca Yukarı Mahalledeki birkaç evle, Tabakhane Mahallesi yangın ve tahripten kurtarılabilmiştir. Yangınlar sırasında 1956 ev, 331 dükkân, 18 han, hükümet konağı, tüm ipek fabrikaları, okul, cami ve türbeler yanarak kullanılamaz duruma gelmiştir.
Ertuğrul Gazi Kültür Evi |
Bilecik Kurtuluş Savaşı'ndan çok büyük yaralar alarak çıkmış, savaşın getirdiği sosyal ve ekonomik çöküntü nedeniyle Cumhuriyet dönemine çok güçsüz başlamıştır. Kurtuluş Savaşından yanmış-yıkılmış, tam bir enkaz halinde çıkmıştır. 1920’lerde 12.000 olduğu tahmin edilen şehir nüfusu, savaştan sonra 4.000’e inmiştir. Savaştan önce Bilecik bölgenin en önemli ipek endüstrisi merkeziydi. Şehirde çok sayıda ipekçilik tesisi ve ipek kadife üreten fabrika bulunuyordu. Ancak, Yunanlıların çıkardığı yangınlarda bu fabrika ve tesislerin tümü yanmıştır.Diğer fabrika ve işyerlerinin de yanmış olması il ekonomisini çökertmiştir.
Cumhuriyet sonrasında Bilecik, daha kuzeydeki ortalama yüksekliği 520 m. olan engebeli bir alanda kurulmuştur. Bugün Bilecik İstanbul-Eskişehir karayolu üzerinde, bir mahallesi de 5 km. doğudaki İstanbul-Eskişehir-Ankara demiryolu üzerinde yer almaktadır.
Bilecik'te günümüze gelebilen tarihi eserlerin başlıcaları; Osman Gazi Camisi ve İmareti (XIV.yüzyıl), Emirler, Karacalr ve Akkaldırım Camileri, Şeyh Edebali ve Mal Hatun türbeleri, Bâki Hamamı ve Ayşe Hatun Çeşmesi, Saat Kulesi günümüze ulaşan eserleridir. Ayrıca Bilecik'in 15 km. kuzeybatısındaki Vezirhan Köyü'nde XVII.yüzyıl başlarında Köprülü Mehmet Paşa'nın yaptırdığı cami ve kervansaray bulunmaktadır. Ancak bu kervansaray günümüze oldukça harap bir durumda gelebilmiştir.
Kenthaber Kültür Kurulu