Başbakanın Gülen cemaatini yermek amacı taşıyan ‘’Haşhâşîler’’ benzetmesi, geçtiğimiz haftalarda basınımızı epey süre oyaladı. Tarih boyunca Sünnî İslâm toplumlarınca yerilen, hattâ düşman gibi görülen, Hasan Sabbah’ın da mensubu olduğu Şii mezhebine bağlı Nizâri-İsmailiye tarikatının, bugünün modern dünyasında, hiçbir mezhep ve tarikat ayrımı yapmaksızın İslâm kültür ve sanatını tanıtma ve yüceltme çabası içine girdiğini, İslâm mimarlığına büyük katkıda bulunduğunu biliyor muydunuz?
Hasan Sabbah’ın 1090 yılında yerleştiği Alamut Kalesi içinde, fedailerini haşhaşla uyuşturarak yarattığı yapay cennete soktuğu, bu yolla fedaileri kendisine körü körüne bağladığı gibi bilgiler, Şii-İsmailî-Nizarî zincirini ‘’din sapkını’’ olarak gören Sünnî yazarların el yazması kitaplarına dayanmaktadır. Konunun Batı dünyasına intikali ise 1096-99 Haçlı seferleri ve daha sonra Marko Polo’nun 1271-75 yıllarına ait seyahat anıları ve de tarihçi Hammer’in çeşitli Sünnî-Arap kaynaklarından yaptığı 1800’lerdeki çevirileriyle gerçekleşmişti. ‘’Assassin (haşhaşî)’’ terimine ilk kez Haçlı kroniklerinde rastlanıyor. Dante Aligheri ise İlâhî Komedya’da ‘’assassin’’ kavramını suikastçı veya cânî anlamında kullanıyor. Günümüzde, Rus oryantalisti W. İvanov ve Amerikalı İslâm tarihçisi M. Hodgson, yaptıkları çalışmalarla o dönem Arapçasında bulunmayan ‘’haşhaşi-haşişi’’ sözcüğünün uyuşturucu madde anlamına gelmediğini saptamış bulunuyorlar.
Ne var ki Hasan Sabbah’ın Büyük Selçuklu İmparatorluğunu yıkma fikrisabitinde olduğu ve emirle birçok suikastı gerçekleştirdiği, örneğin Büyük Selçuklu veziri Nizamülmülk’ü 1092’de zehirlettiği yadsınamaz olaylardır. Hasan Sabbah’ın 1124’te ölümünden sonra, 1256’da Moğol Hülâgû, Alamut Kalesini ve kütüphaneyi berhava etti. 1272’de Baybars ‘’Haşişi’’ hanedanlığına son verdi. Buna karşın tarikat, hanedan mensuplarıyla devam etti. Bugün de Mısır, Suriye, Irak, Türkiye, İran, Pakistan ve özellikle Hindistan’a kadar uzanan ülkelerde müritleri vardır. İsmail ibn-i Cafer, 1236 yılında imam kabul edilmişti. İsmailî hanedanının, Hz. Muhammed’in kızı Fatma ile damadı Hz. Ali’nin ve de Mısır Fâtımî halifelerinin devamı olduğuna inanılır.
III. Ağa Han (Muhammed Şah) 1885’te babası II. Ağa Han’ın yerine 48. Dâi’i Â’zam oldu. Bir çatışma sonrası 1923’te Hindistan’a yerleşti. Sömürge durumundaki Hindistan’da İngiliz muhibbi oldu ve himayelerine girdi. Kendisine Sir (Sör) unvanı verildi. Her yıl müritleri tarafından altınla tartılır, şişmanlığı ile büyük servet toplardı. Oğlu Ali Han, uçarılığıyla meşhurdu. Avrupa jet sosyetesinde ‘’vur patlasın-çal oynasın’’ bir yaşam sürüyordu. Meşhur film aktrisi Rita Hayworth’la 1949’da evlendi. Fransa’da, Cannes’da yapılan düğünde 500 seçkin davetliye 100 kilo havyar, 600 şişe şampanya ikram edildiği, havaya 200 şişe parfüm sıkıldığı magazin konusu olmuştu. 1953’te boşandı. III. Ağa Han, ‘’bu oğlan dini liderlik yapamaz’’ diyerek torunu Kerim Han’ı hanedan varisi yaptı. Dedenin 1957’de ölümü ile 19 yaşındaki Kerim, IV. Ağa Han unvanı ile cemaatin başına geçti. Şimdi dedenin ne kadar isabetli bir karar verdiğini görelim.
IV. Kerim Ağa Han |
Majesteleri Prens IV. Ağa Han, Amerika’da MIT ve Harvard Üniversitesinde İslâm tarihi okudu. Mezun olduğundan beri İslâm dünyası ile Batı dünyası arasında yaşanan gerilimin kalkması, iki ayrı dünyanın birbirlerini daha iyi tanımaları için çaba gösteriyor. ‘’Kültürlerin birbirini yaratıcı ve akılcı bir biçimde tanımasının önemine’’ işaret ediyor.
1977 yılında Aga Khan Award for Architecture (Ağa Han Mimarlık Ödülleri) organizasyonunu kurdu. Bu organizasyonla her 3 yılda bir (1980, 83, 86, 89, 92, 95, 98, 2001, 04, 07, 10, 13) İslâm dünyasına yararlı mimari projeler seçiliyor. Şöyle ki: 1/ Çağdaş tasarım, 2/ Sosyal konut, 3/ Toplumsal iyileştirme ve geliştirme, 4/ Tarihi eser ve bölge koruma ve yeniden kullanma, 5/ Peyzaj tasarımı ve çevrenin iyileştirilmesi konularında çalışmalar yapan ve projeler sunan mimarlara ödüller dağıtılıyor. Organizasyon ve ödül dağıtımı ‘’Aga Khan Development Network (Ağa Han Geliştirme Ağı) tarafından yapılıyor. Bu alanlarda 10 bine yakın proje arşivlenmiş durumdadır.
Son, 2013 yılına ait Ağa Han Mimarlık Ödülleri için toplanan 9 kişilik ana jüri içinde Türkiye’den Murat Tabanlıoğlu bulunuyordu. Ekselans IV. Ağa Han başkanlığında toplanan 10 kişilik seçici kurul içinde de Türkiye’den Han Tümertekin yer aldı. Çalışmalar Portekiz, Lizbon, São Jorge Kalesi’nde yapılmış, sonuçlar 06 Eylül 2013 günü açıklanmıştır.
Ödül kazanan projeler:
2/ Filistin, Birzet, Tarihi Merkezin Canlandırılması.
3/ Fas, Rabat, Salé Kentsel Altyapı Projesi.
4/ İran, Tebriz, Çarşı İyileştirme Projesi.
5/ Avusturya, Altach, Müslüman Mezarlığı.
(NOT: Resimler www.akdn.org/Architecture/2013recipients.asp sitesinden alınmıştır.)
Bu yarışmalarda yer alan Türk mimarları, projeleriyle önemli bir yer almış, rüştlerini dünya çapında ispat etmişlerdir. Ağa Han ödülünü kazanan eserlerimiz ve mimarlarımız:
1980 – Ankara, Türk Tarih Kurumu (Turgut Cansever-Ertur Yener).
1980 – Bodrum, Ahmet Ertegün Evi (Turgut Cansever).
1980 – Bodrum, Demir Tatil Köyü (Turgut Cansever).
1980 – Edirne, Rüstem Paşa Kervansarayı (Erkin Çakırlar).
1983 – Akyaka, Nail Çakırhan Evi (Nail Çakırhan).
1986 – İstanbul, Sosyal Sigortalar Kurumu (Sedat Hakkı Eldem).
1986 – İstanbul, Sultanahmet Evleri (Çelik Gülersoy).
1989 – Çanakkale, Assos, Gürel Yazlık Evi (Sedat Gürel).
1995 – Ankara, TBMM Camii (Behruz Çinici-Can Çinici).
2001 – Antalya, Akdeniz Üniversitesi, Olbia Sosyal Tesisleri (Cengiz Bektaş).
2004 – Çanakkale, Ayvacık, B2 Evi (Han Tümertekin).
2010 – Edirne, İpekyol Tekstil Fabrikası (Emre Arolat).
Dikkat ederseniz Ağa Han ödüllerinin bir amacı da İslâm’ı bölen, hattâ birbirine düşman eden mezhep ve tarikat farklılıklarını gözetmeden, tüm İslâm âlemini kapsaması, bu vesile ile tüm İslâm’ı birlik ve beraberliğe çağırmış olmasıdır.
Ekselans IV. Kerim Ağa Han, X. ve XI. yüzyıllarda kalan atası Hasan Sabbah’ın günahlarının kefaretini XX. ve XXI. yüzyıllarda İslâm’a yaptığı kültür hizmetiyle kat be kat ödüyor.
yerguvenc@gmail.com
Saygıdeğer okurum Corrector'a isabetli yorumları için teşekkür ediyorum. 800 kelimeyi geçmemesi gereken bu gibi harcıalem makalelerin bir haftalık ömrü var. Kenthaber'de ciddi etüt isteyen ve bilgi içeren dizi formundaki makalelerin boşluğunu eksik olmasın Teoman Törün liyakatle dolduruyor. Makaledeki Mimarlık Ödülleri ile ilgisi olmayan veya dolaylı ilgisi olan girizgâhın ciddi bir makalede yeri olmaması gerekirse de inanın salt mimarlık yazılarında okur tirajı yarı yarıya düşüyor. Esasen doküman ve bilgi sunma iddiası olmayan bu gibi yazılarda hoş görünüze sığınıyorum. Saygılar...
sayin hocam bu yazinizin esas amacini ve zamanlasini muhtelif acilardan ve seviyelerden dusunmeme ragmen anlamadiysam da; okuyuculariniz icin sizin bilip ongordugunuz guzellikler icin olabilecegini dusundum. bu yuzden sayenizde biraz aga han hakkinda bilgi sahibi oldum. ve su ilginc bilgileri paylasmak istiyorum okuyucular ile:
"İsmaililiğin Ansiklopedisi" kitabinda, bir Nizari İsmaili olarak Mümtaz Ali Tajddin, Nizari İsmaililiğin takipçilerinin brüt gelirinden gelen ve bu Nizari İsmaililiğin İmam IV.cu Ağa Han'a giden "dasond" denilen vergininin bileşenlerini açıklamis:
Burut Gelirden % 12.5 kesinti yapilir; brüt gelirin % 10 u sadece imam icin, % 2.5 da zekat olarak ayrilip verilir. %10 luk bölüm yalnızca İmam'a aittir. Her iki parça (%10 ve %2.5 luk parcalar) da İmam'a sunulmaktadır.
Aga Han'in kisisel serveti 200 milyon dolar kaybettikten sonra 800 milyon dolara dusmus 2009'da.
Aga Khan Development Network (AKDN) (aga han gelisme sebekesi diye cevirisi yapilabilir) adindaki organizasyonun kurucusu ve baskanligini yapiyormus. The Aga Khan Fund for Economic Development (AKFED) in da bulundugu bu sebekenin icinde 200 den fazla araci organ ve enstitutuler varmis. 80 bin maasli kisi calisiyormus. yillik butcesi 650 milyon dolarmis.
AKFED de gelişmekte olan ülkelerde girişimciligin ve ekonomik olarak saglam işletmelerin insasinin teşvikine adanmış uluslararası bir kalkınma kuruluşmus. AKFED
yeterli doğrudan yabancı yatırım eksikliği olan dünyanın bazı bölgelerinde işletmelerin yaratmak üzerinde duruyormus. Aynı zamanda riskli ve kompleks ekonomik kosullarda cesur ancak riski hesaplanmis yatırımlar yaparmis.
21.ci yuzyilda dinler, asiretler, irtica ya yol alanlar vs bir tarafta; modern bir toplumda yasadigini sanan benim gibi saf laikler oteki...kim daha cok organize olabiliyor ise elbette o kazanir derler...laikler icin gecerlidir. irtica kazanirsa, kimsenin kazanamayacagi "karanlik" gunler gelir.