1
Mayıs
2025
Perşembe
ANASAYFA

Bedri Rahmi 100 Yaşında

Sakın bana kim bu Bedri Rahmi demeyin. Çok gücenirim sonra. Bu güzel yurtta yaşıyorsak, bu yurdun yetiştirdiği güzel insanları da tanıyacağız, seveceğiz. Bu yazıyı Kadıköy Caddebostan Kültür Merkezinde açılan Bedri Rahmi Eyüboğlu resim sergisi dolayısıyla yazacaktım. Van – Erciş deprem felâketi her şeyin önüne geçti. Sergi, 4 Kasım Cuma günü kapandı ama ben yine de Bedri Rami’den bahsetmeyi görev bildim. Esasen Bedri Rahmi’yi salt ressam olarak görmek ona karşı haksızlık olur. O, ressamlığı yanında şair, yazar, mozaikçi, yontucu, vitraycı, yazmacı, seramikçi, … velhâsıl beyninde ve on parmağında on marifeti olan bir Karadeniz uşağı idi.

Babası Rahmi Bey, Trabzon, Maçka’lı Eyüboğullarından. Öylesine velût bir aile ki Bedri’nin ağabeyi değerli hocam merhum Sabahattin Eyüboğlu, kız kardeşi değerli dostum, merhum mimar Muallâ Eyüboğlu Anhegger’dir. Her biri kendi alanında ünlü olmuş değerler. Ali Bedreddin (Bedri Rahmi Eyüboğlu), 1911 Görele doğumlu. Trabzon Lisesinde resim öğretmeni Zeki Kocamemi, ona resim aşkını bir aşılamış, pir aşılamış. 1929’da soluğu Güzel Sanatlar Akademisi’nde almış. Nazmi Ziya Güran ve Çallı İbrahim’den resim sanatı metodunu, Ahmet Haşim’den estetik ve mitolojiyi öğreniyor. Ama Bedri, elbette ki bu kadarla yetinecek bir insan değil. 1931’de Fransa’ya, Dijon ve Lyon’a gidiyor. Dil öğreniyor; bu arada Gauguin, El Greco, Van Gogh, Cezanne’dan etkileniyor; onların resimlerinden kopyalar yapıyor. 1932’de Paris’te Andre Lhote atölyesine kapılanıyor. Bu arada Matisse, Braque, Chagal’ın da peşini bırakmıyor. Atölyede kendi gibi resim sanatını öğrenen Romanyalı güzel, sarışın bir kız var. Ernestine Letoni. Aşkın dini imanı yok; büyük aşk yaşadığı Ernestine, 1936’da Eren Eyüboğlu oluyor. (İş Bankası Kuleleri Kibele Sanat Galerisinde 4 Kasım – 17 Aralık arasında Eren Eyüboğlu retrospektif (tüm resimlerinin) sergisi var. Kaçırmayın derim). 1933’te tekrar İstanbul Güzel Sanatlar Akademisine dönüyor. 1934’te, diploma yarışmasındaki ‘Yol İnşaatı’ resminin üçüncü olması onu tatmin etmiyor, diplomasını almıyor. Taa ki 1936’da diploma yarışmasında ‘Hamam’ resmi ile birinci olana kadar. Bu ne güzel hırs, ne güzel azimdir. 1937’de Akademide Leopold Levy’nin asistanı oluyor. Öğrenim dönemlerinde ve Paris’te ağabeyi Sabahattin Eyüboğlu’nun ona kol kanat germesini, teşvik ve gayretlerini hiçbir zaman yadsımamıştır.

1939’da ‘Figür’ yapıtı ile Devlet Resim ve Heykel sergisinde üçüncülük alıyor. CHP’nin yurt gezileri programları meyanında gittiği Çorum – İskilip’te yaptığı ‘Halay Çekenler’ yapıtı ve de han avluları, çocuğunu emziren analar, saz çalan âşıklar konulu resim çalışmaları, daha sonra D Grubu ressamlarına katılım, bir süre sonra gruptan kopuş, 10’lar Grubunun kuruluşu gibi çabalarla geçen yıllar. Bu arada tablo resim çalışmalarında hep ikinci planda kalmış, resim piyasasında hiç birinci olamamış. Kendisi de bunun farkında ki artık Türk motifleri ağırlıklı duvar resim ve panoları, mozaik çalışmaları, heykelcikler, litoğraf, oyma çalışmalarıyla sonunda başarıyı yakalıyor. 1958 Brüksel Expo Türk pavyonunda 227 metrekarelik, 1959 Paris NATO Merkezinde 50 metrekarelik panolar büyük takdir topluyor, madalya ile ödüllendiriliyor. Hilton, Divan otelleri, Vakko fabrikası, Manifaturacılar Çarşısı motifleri ile ün kazanıyor. Burada bir noktaya dikkatinizi çekmek istiyorum: Yapılarımızda fazla rastlanmayan, daha doğrusu önemsenmeyen, mimarlık sanatı ile resim ve heykel sanatını birbiriyle barıştırması ve kaynaştırması çok önemli bir adım olmuştur.

1961’de Rockefeller bursu ile gittiği ABD’de soyut resim çalışmalarına yönelişi ile Colombia ve Berkeley Üniversitelerindeki misafir profesörlüğü, ‘Zincir’ yapıtının New York Modern Sanat Müzesi tarafından satın alınması ve teşhire konulması gibi önemli başarılar birbirini izliyor.

Bedri Rahmi, resim ve uygulamalı resim ve motif sanatındaki başarıları yanında, Akademide çok iyi bir öğretim üyesi olmuştur.

Bedri Rahmi, resim ve süsleme sanatları dışında ve aynı zamanda çok değerli bir şair ve yazardır. Edebi eserlerinde, Türk folklorunun ana öğelerinden olan halk masalları, halk söylenceleri, halk türküleri, halk dansları, halk giysi ve yazmaları ve de diğer halk sanatlarından feyz almıştır. Şiir ve yazılarında, doğa tutkusu, insan sevgisi, yaşama sevinci ile beraber toplum sorunlarını ön plana çıkarmıştır.

Tabii ki pek çok kişinin ezbere bildiği ‘Karadut’ şiiri en güzellerindendir. Her yapıtında olduğu gibi yazdığı bu şiirin derûnunda da aşk var. Ne yapsın, aşkın gözü kördür demişler. Büyük Kulüpteki bir toplantıda bu şiiri ilk defa dile getirdiğinde, şiirin ‘’Karadutum, çatal karam, çingenem / Daha nem olacaktın bir tanem / Gülen ayvam, ağlayan narımsın / Kadınım, kısrağım, karımsın ’’ mısralarında gözlerinden sicim gibi yaşlar akmış. Herkes şaşırmış. Yanında oturan karısı Eren, karaşın değil ki, sarışın. Peki, o zaman ‘’Kara saplı bir bıçak gibi’’ yüreğine saplanan bu kadın kimdi? Kim olacak; Güzel Sanatlar Akademisi, Heykel bölümü öğrencisi Mari Gerekmezyan idi. Mari Hanım, onun bir büstünü yapmış, Bedri Rahmi de Mari Hanımın portre yorumunu defalarca resmetmişti. (Bu resimleri CKM’deki sergide izleme olanağına kavuştuk). Ne var ki Mari Hanım kısa zaman sonra hastalandı, bu Dünyadan ayrıldı. ‘’Türküler bitti, halaylar durdu / Horonlar durdu / … / Hüzün geldi başköşeye kuruldu / Yoruldu yüreğim yoruldu’’.

Ölenle ölünmüyor; hayat devam ediyor. Kendisini sabır ve metanetle bekleyen Eren’e geri döndü. Mimar Turgut Cansever yapıtı Kalamış’taki evinde, eşi Eren ve oğlu Mehmet’le beraber kendini işine, sanatına ve özgün Türk sanatı, yazmacılık sanatına ağırlık verdi. 1972’de, 33. Devlet Resim ve Heykel Sergisinde birincilik ödülünü aldı.

Ne yazık ki pankreas kanseri bir türlü peşini bırakmıyordu. 64 yıllık ömrü sona erdi. Ölümü 21 Eylül 1975. Artık yapıtlarıyla yaşıyor.


yerguvenc@gmail.com

Yayın Tarihi : 9 Kasım 2011 Çarşamba 08:52:57


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
semra gültoprak IP: 78.171.77.xxx Tarih : 12.11.2011 20:14:16

Yazılarınızı keyifle okuyorum.Karaköy'de Tatlıcılar'da da B.Rahmi Eyüpoğlu'nun eseri yokmuydu yanlışmı hatırlıyorum.Saygılar.