1
Mayıs
2025
Perşembe
ANASAYFA

Heykel Alerjisi

Hicretin 8. yılı idi. Hz. Muhammed Mekke’ye geri döndü. Kâbe içinde, Arab’ın kutsal bildiği ne kadar put varsa kırdı, kırdırdı. Artık ne Bedevi’nin taptığı El-Uzza, ne de Kureyşli’nin güneş tanrıçası El-Lat kalmıştı. Bundan böyle ‘Tek Tanrı’ vardı. O da insan muhayyilesinin tasarladığı resimler ve heykellerle ifade edilemeyen ‘Yüce Varlık’tı. Yeri sadece kalplerde idi. Tek Tanrı inancının yerleşmesi için bundan böyle putu çağrıştıracak resim ve de heykel yapılmasına cevaz verilmeyecekti.

Hıristiyanlığın Tanrı inancını belletme metodu farklı idi. Onlar, İncil öğretisini halka resim, heykel ve alegorilerle anlatmayı tercih ediyorlardı.

Yüzyıllar yüzyılları izledi. Artık insan zekâsı mitolojik tanrı ve Rönesans heykellerini sanat açısından inceliyor, dini motif olmalarının ötesinde, bu gibi eserler insan yaşamının estetik ve güzel sanat değerlerini oluşturuyordu. Osmanlı’nın son dönemlerinden başlayarak ilerici İslâm ülkelerinde resim sanatının, Türkiye’de heykel ve tüm güzel sanat eserlerinin ‘put’ olarak nitelenmesi çok çok gerilerde kaldı.

Afganistan'da Taleban'ın dinamitlediği Buda heykellerinden biri

Ne var ki bugün hâlâ resim ve heykeli günah addedenler varsa, bunun günahı gelişime arkasını dönen, karanlıklardan medet uman öğretilerin boynunadır. Bunun somut örneğini, daha birkaç yıl evvel Afganistan’da Taleban liderinin ‘Bamiyan Buda’ heykellerinin dini akidelere uymadığı gerekçesiyle dinamitlenmesi olayında yaşadık. Bizde de Ticani tarikatı mensuplarının Atatürk heykellerini, yeni türeyen bir put şeklinde algılayarak kırmaları kamuoyunu epeyce rahatsız etmiş, bu gibi olaylar ‘Atatürk’ü Koruma Kanunu’ çıkarmayı gerektirmişti.

Şunu da itiraf edelim ki, Türk halkı oldum olası resim sanatına gösterdiği sempatiyi heykel sanatına göstermemiştir. Bunun nedenini halkın heykelle yakın zamanda tanışmasında, Osmanlı’dan gelen heykel geleneği olmamasında aramak gerekir. Yanlış anımsamıyorsam ilk heykel Sarayburnu’na dikilen figüratif Atatürk heykelidir. Bunu Taksim ve Anadolu’nun çeşitli illerine dikilen Atatürk heykelleri izlemiştir. Mesleğimin bir döneminde Anadolu şehir ve kasabalarına imar planları yaptım. İmar ve İskân Bakanlığı, imar planı düzenleme esasları şartnamesinde, kent merkezine giren Atatürk Bulvarı, merkezde Cumhuriyet Meydanı ve Atatürk Anıtı konulması şartı vardı. Pek çok Anadolu ili, bu imar planları ile genellikle yabancı heykeltıraşlara yaptırılmış figüratif heykellerle donanmıştır. İçlerinde çok güzelleri olmakla beraber, örneğin Afyonkarahisar’daki Zafer Anıtı, mağlup düşmanı ayakları altına almış, hasmını pençeleriyle boğmak üzere olan, Atatürk başlı, Herkül vücutlu muzafferi remzeden korkunç bir heykeldir. Macar heykeltıraş Krippel’in bu heykeli, sanki totaliter bir rejimin sembolü gibidir.

Şimdi anımsadıkça üzüldüğüm bir anımı anlatmak istiyorum: Ankara’ya atandığım günlerdi. Çevreyi ve kişileri henüz çok tanımıyordum. Zannedersem bir kokteylde kendisini bana takdim eden önemlice bir bürokrat, fıkra anlatma hevesinde idi. Ankara’yı anlatırken Lozan meydanında, şimdi trafiğin ortasında kalmış Atatürk heykelinden bahisle, heykelin dibine gelen bir köylü kadının ‘’içen rakıları, ..ken kızları, Allah insanı işte böyle taş yapar’’ dediğini kahkahalarla anlatıyor, bu arada rakı bardağı da elinden düşmüyordu.

Ankara’da eksikliğini hissettiğim heykel, belki de pek çok Ankaralının varlığının farkına bile varmadığı Kızılay Emek İşhanı sağır duvarındaki heykeltıraş Kuzgun Acar eseri, demirden mamul ‘Türkiye’ heykelidir. Anadolu bozkırını betimleyen bu soyut heykeli, zamanın iktidarı belki bir şeye benzetememekten, belki de sanatçının sol fikirlerinden korkarak yerinden söküp attı. Bir süre bir depoda bekletilen heykeli Milli Emlak bir hurdacıya satmış.

Ankara Altınpark Periler Ülkesinde heykeli

Anımsarsınız, Ankara Belediye Başkanı, Ankara Altınparktaki havuz içine dikilen, Mehmet Aksoy’un ‘Periler Ülkesinde’ eserinin içine tükürmüştü. Neyse ki sağduyu galip geldi; eser mahkeme kararıyla eski yerine kondu. Ne var ki aynı sanatçının ‘Gökkuşağının Altında’ adlı eserinin çalışması durduruldu.

Heykel düşmanlığında İstanbul’un da Ankara’dan kalır yeri yoktur. Cumhuriyetin 50. kuruluş yıldönümü şerefine 20 sanatçıya 20 heykel yaptırıldı ve İstanbul’un çeşitli semtlerine yerleştirildi. Bu gün bu 20 eserden hiçbirini -belki bir ikisi duruyordur- göremiyoruz. Bu heykellerden biri Karaköy Meydanında yer almıştı. Gürdal Duyar eseri ‘Güzel İstanbul’ heykeli, yarı uzanmış, elleri arkada zincirli bir kadın olarak betimlenmiş. Ama natürel, klasik stilde bir kadın değil; yarı abstre bir heykel. İstanbul, güzel bir kadın; ama zincirlerinden kurtulamamış bir kadın. Tevfik Fikret’in ‘’Bin kocadan arta kalan bive-i bâkir’’ dizelerini de anımsayabilirsiniz. Gelgelelim dönem CHP – MSP koalisyon dönemi. Bülent Ecevit Başbakan ama Necmettin Erbakan ona tepeden bakıyor. Heykel ‘müstehcen’ bulunuyor, Ecevit taviz veriyor, palas pandıras ortadan kaldırılıyor. Bu heykelden nasıl bir seks duygusu hissettiler, anlamış değilim. Her halde akılları fikirleri oralarında kalmış. Heykel şimdi nerededir, bilmiyorum.

Müstehcen bulunan Güzel İstanbul heykeli

Arkeoloji Müzesi restorasyon atölyesinde tanıyıp dostluğundan mutluluk duyduğum heykeltıraş Muzaffer Ertoran, işçilerin Almanya’ya sevklerinin yapıldığı, önü mahşeri andıran anababa günü Tophane’deki İş ve İşçi Bulma Kurumu önündeki parka bir işçi heykeli yaptı. Betondan mamul, elinde çekiç tutan bir işçi heykeli. Vay Efendim, bu adam komünist miymiş neymiş, işçinin eline çekiç vermiş; utanmasa diğer eline de orak verir bu namussuz. Geceleyin evvela çekici, sonra da kafasını kopardılar heykelin. Muzaffer rahmetli oldu, esere sahip çıkamadı. O şimdilerde beğenmediğiniz Tophaneli var ya, heykele sahip çıktı; korudu, yıktırmadı. Ama heykel enkaz halinde kaldı. Devlet babadan hiç ses seda yok. Resimde heykelin hal-i pür melâlini görüyorsunuz.

İstanbul Tophane'de İşçi heykeli kalıntısı

Antalya Kemer’de meydana dikilen Zafer Sarı eseri ‘Aşk’ temalı heykel de MHP’li Belediye Başkanınca ‘müstehcen’ bulundu. Turistlerin ilgisini çeken, önünde fotoğraf çektirdikleri paslanmaz çelikten mamul bir heykeldi. Vinçlerle kaldırdılar, attılar. Yukarıda dedim ya, adamların akılları fikirleri oraya işliyor.

Antalya, Kemer Meydanındaki Aşk heykeli sökülüyor

12 Eylülcülerin başlattığı Atatürk büstü enflasyonuna da değinmek gerek. O tarihte rahmetli Tankut Öktem, Tatbiki Güzel Sanatlar Okulu müdürü idi. Okul müdürleri Tankut Beyin kapısı önünde kuyruk oluşturmuşlardı. O ise her gün düzinelerce polyester Atatürk büstü döküyor, yine de talebi karşılayamıyordu. Her yerde birbirinin kopyası ve çatık kaşlı Atatürk büstlerini görmek millete gına getirdi. Hâlbuki bütün dünyada heykel kavramı çok değişmiş, soyut ve temalı heykeller figüratif heykellerin yerini almıştı. Ama o günler Kenan Evren’in Picasso resimleri için ‘’Ben bu resimlerin dik âlâsını yaparım’’ dediği günler. Picasso’ya sormuşlar: ‘’Bu resme balık diyorsunuz ama biz balık göremiyoruz’’. Picasso ne demiş? ‘’Bu balık değil ki, resim’’. Aynı deyişi heykeller için de söylemek olasıdır. Resim artık nasıl fotoğraf değilse, heykel de artık 3 boyutlu fotoğraf değildir.

Kars’a heykel düşmanı bir belediye başkanı gelmiş; şehirde selefinin diktiği ne kadar heykel varsa, hepsini kaldırmış. Belediye önündeki iki kadın heykeli, keza meydandaki kadın heykeli ortadan kaldırılmış. Hadi diyelim ki zat-ı âlilerinin kadına tahammülü yok. Hepimiz biliriz ki Kars’ın Orhan Pamuğun Kar romanı yanında kazları da meşhurdur. Peki, kaz heykelini niçin kaldırıyorsun a beyim?

Kadıköy'ün meşhur boğa heykeli Fenerbahçeli olmuş

İstanbul’un bir boğa heykeli vardır. Evvela Spor-Sergi Sarayı’nın (Lütfü Kırdar) önündeydi. Sonra Kadıköy İskele Meydanında rastladık. Şimdi de Altıyolağzı’nda arz-ı endam ediyor. Çocuklar üzerine biniyor; boğa zaman zaman Fenerbahçeli oluyor. Ne kadar güzel bir şey. Karslılar bundan örnek alsın.

Şimdi gelelim son olaya: Kars’a Ermenistan’dan da görülebilecek bir ‘İnsanlık Anıtı’ dikilmek istenmiş. Onların hırslarını bir türlü yenemeyerek Erivan’a diktikleri düşmanca anıta karşın, bizimkiler onlara insanlık dersi vermek istemiş. Ermeni çetelerinin yaptığı kıyım ve mezalime rağmen bir iyi niyet gösterisi yapmak, karşılıklı mukatelede (birbirini kırma) olanları eskide bırakmak istemişiz. Dünyanın tanıdığı değerli heykeltıraşımız Mehmet Aksoy 35 metre yükseklikte, devasa, karşılıklı iki yarım adam yaratmış, aralarında havadan bir duvar var. Bir de uzanan bir el. Yüzyıllara dayanabilecek dozajda beton bir kitle. Yalnız anıt, henüz tamamlanmış değil. Bundan sonra beton kalıp derzleri düzelecek, Bir göz ve akan gözyaşları zeminde yerini alacak; çevre düzeni yapılacak.

İnsanlık Anıtı

Karşımızda soyut sanat eseri modern bir heykel var. Burada doğadaki gibi insan heykeli ararsanız modern sanattan ve de heykelin içeriğinden haberiniz yok demektir. Ama şu var ki, heykeli beğenirsiniz veya beğenmeyebilirsiniz. Beğenmek kişisel görüştür ve de herkes beğenmek zorunda değildir. Konuya dış politika açısından da yaklaşabilirsiniz. Ona da saygı duymak gerekir. Ama yapıtı yasaklamaya, ortadan kaldırmaya hiç kimsenin hakkı, hukuku olmaması gerekir.

Şimdi Sayın Başbakan ‘ucube’ lâfını etti diye bazı bürokratların heykeli yıkmak için seferber olacaklarından da eminim. Anıtlar Yüksek Kurulunun müspet veya menfi kararı varmış, bölge SİT bölgesi içiymiş veya dışıymış; bunların hepsi hikâye. Kapı kulları her şeyi kitabına uydurmasını bilirler.

Sayın Başbakan, dünyanın takdir ettiği, uygar bir insandır. Dini bütündür; ama hiçbir zaman resim, heykel düşmanı değildir. Sanata olan ilgisini, İstanbul Modern, Ankara Cer Atölyesi gibi modern sanat müzelerini destekleyerek ispatlamıştır. Karsta çevresini saran, birbirleri ile tepişen, AKP’ymiş, CHP’ymiş fark etmeden parti değiştiren, bir zamanlar makbul, sonra tukaka olan yerel politikacılara itibar etmeyeceğinden de eminim. Bu arada AKP’yi tutan, bir avuç da olsa ‘liberal entelektüel’ hoca ve yazara da kulak vermeli. Heykeltıraş Mehmet Aksoy’u çağırıp dinlemesinde, sonuçta her iki tarafın da artıları ve eksileri dile getirip ikna olmasında fayda umuyorum.


yerguvenc@gmail.com
 

Yayın Tarihi : 13 Ocak 2011 Perşembe 12:29:31


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
Teoman Törün IP: 88.240.47.xxx Tarih : 17.01.2011 11:56:01

Yaşar Ertaş dostumuz, sen bu heykele harcanan parayı düşünüyorsun ama, sanata harcanan para hem toplumun zevk anlayışını ve fikrî cevvaliyetini geliştirir, toplumu manen tatmin eder hem de maddî sıkıntı içindekifakir fukaraya iş ve geçim imkânı sağlar; dolayısiyle sürekli bir zenginliğe yol açar. Senin nazeriyen doğru olsaydı. topraklarının her yeri mâl a mâl heykel ve diğer sanat eserleri dolup taşan Batı ülkeleri nasıl bizimle kıyas edilmeyecek şekilde zengin olurlardı. Bizim maddî yoksulluğumuzun nedeni başda aklımızım işlenmesinden mahrum kalmamız. Bu da bir takım açıkgözlerce yığınların kandırılıp istismar edilmesine kapı açıyor.  


yasar ertas IP: 94.101.46.xxx Tarih : 14.01.2011 22:17:58

  ben zor zar bir yerlerde para kazaniyorum ve bu paradan üc bes kurus vergi veriyorum bu heykele 1,200,000,00 tl harcandigini duydum  eee simdi olmadi yikin  be  din kardesi  demek geliyor icimden simdiye kadar nerdeydiniz yumurta kapiya gelmis is bitmek üzere  bu ise bu milletin parasini neden harcadiniz veya simdiye kadar nerdeydiniz  kim bunun zararini karsilayacak diye sormazlarmi haaaaa  nasil olsa para benim cebimden cikmadi cikmiyor diyorsaniz  o baska   buyrun yikin bunada para lazim ya biz bunu yikmayalim da izmire onlar tasisin  masraftan ve iscilikten kurtuluz diye düsünüyorsaniz orasida  bizim benim verdigim vergiler öyle degilmi  özür dilerim ben bu heykel isinden cikamiyorum   bu günlerde bu is yüzünden dalgin calisiyorum is verenime faydam yerine zararim dokunuyor  kendimi kapida bulacagim genede vergimi düsünüyörum ben ödeyemezsem  ve bu is icin para gerekirse ne olcak haliniz bilmemki  ben yinede bu is icin üzerine bir bardak su iceyim isimi takip edeyim durumu iyi olanlarda ayran icsin eh ne deyim gayri bu heykelde iyi meshur oldu oda iyi oldu


gülgün atılal IP: 78.191.44.xxx Tarih : 20.01.2011 11:10:07

 yaşar bey siz paranın bizim cebimizden çıkması tarafına takılmışsınız anladığım kadar. Başbakan bir daha geldiğimde bu heykel burda durmayacak demiş. O zaman başbakanın mal varliği da baya iyi bastırsın parayı yıktırsın heykeli sorun paraysa ama diğer tarafda ne olursa olsun heykel sanatı ve bir sanatcı var onların onurları ne olacak. ve dünyanın bize bakışı ne olacak.


yasar ertas IP: 94.101.46.xxx Tarih : 18.01.2011 11:55:10

sayin Teoman Törüm yorumun icin tesekkürler Insanlar konusa konusa (yazisa yazisa) hayvanlar koklasa koklasa anlasir Bu yorumlarda kisa ve öz oldugundan bazen anlatim zayifligindan yanlisliklar olabilir veya ayni fikirde olunmayabilinir zaten önemli olan budur  herkez ayni olamaz olamadigini bildigimize göre  insanca saygi ve sevgi icinde yorumlarda kalmak güzeldir diye düsünüyorum ayrica benim yorumuma  efendice cevab vermeniz beni sevindirmistir buna ragmen bu heykele harcanan parayi  bu heykellere de harcanirmi demek istemedim sorumlularin bastan düsünmeyip isin bittimine parmak kala yikilip paranin cöpe atilmasina karsiyim bunun icindirki bizim verdigimiz vergiler sorumsuzca harcanmamasi gerek  diye düsünüyorum (Bir is bir eser yapilacaksa Bastan oturun düsünün  tasinin plan yapin ve baslayin)saygi ve sevgilerimi sunar tekrar tesekkür ederim hosca ve saglikli kal