Günümüz Türk mimarlığının önemli isimlerinden Behruz Çinici’yi kaybettik. Çinici, 18 Ekim Salı günü ani gelen bir kâlp krizi ile aramızdan ayrıldı. Ne yazıktır ki, bu büyük mimarın ölümüne Cumhuriyet Gazetesi dışında kalan tüm gazeteler bigâne kaldı. Önemli bir vefatı duyurmak için ille de tam sayfa boyunda, koca koca ilânlar mı vermek gerekiyor acaba? Ailesi her halde yarın ilân verecektir; ama ben yine de buradan, kendisini bilen, tanıyan ve sevenlerine söyleyeyim. Cenazesi 21 Ekim 2011 Cuma günü Teşvikiye Camiinde kılınacak öğle namazından sonra Edirnekapı Şehitliğinde toprağa verilecek. Tanrı gani gani rahmet eylesin, nur içinde yatsın.
Behruz Çinici, 1932’de, İstanbul’da doğdu. Ataları İran göçmeni Türkmenlerdendir. Babasının Eminönü’nde ayakkabı mağazası vardı. Behruz, benim de mensubu olmakla iftihar ettiğim Vefa Lisesi’ni 1949’da bitirdi. Vefa’da, üniversite sınavlarında İTÜ’ye en çok öğrenci sokabilmekle ünlü matematik öğretmeni Kürt Turan’ın (Turan Tanın) en parlak öğrencisiydi. (Bu değerli hocamızın kitapları Anadolu liselerinde okutulurdu). Behruz’un ‘’uzay geometri’’ çizimleri okulda elden ele dolaşırdı. Tarih öğretmeni Reşat Ekrem Koçu’nun yayınladığı İstanbul Ansiklopedisinin de bazı rölövelerini öğrencisi Behruz çizmişti. Behçet Necatigil Edebiyat, Nurettin Topçu Felsefe ve Toplum Bilim, Demokrat Sabri Fizik, Soğuk Sabri Coğrafya, Hilmilenk Biyoloji, Vicdânî Kimya öğretmenleri idi. (Hepsini rahmetle anıyorum). Seçme sınavı sonucu İTÜ Mimarlık Fakültesi’ne (Taşkışla’ya) girdi. Turan Hoca onu Rektöre tanıştırdı. Taşkışla’mız, matematiği ve teknolojiyi güzel sanatlarla bağdaştırabilen mabedimizdir. Fakültede Sabahattin Eyüboğlu’ndan Sanat Tarihi, Paulo Verzone’den Mimarlık Tarihi, Ercüment Kalmık’tan Serbest Resim, Rudolf Belling’den Modelaj gibi kültür ve sanat derslerini; Hamit Dilgan’dan Yüksek Matematik, Horninger’den Tasarı Geometri; Gustav Oelsner’den Şehircilik, Mukbil Gökdoğan, Orhan Safa’dan Yapı Bilgisi, Emin Onat, Paul Bonatz, Kemali Söylemezoğlu ve daha birçok değerli hocadan mimari proje derslerini aldı. 1954’te Yüksek Mühendis Mimar olarak mezun oldu. Mezunlar, o zamanki eğitim sistemine göre meslek odalarına kayıtta mühendisliği veya mimarlığı seçebilirlerdi. Behruz, mimarlığı seçti ve alanında bir yıldız oldu. Mesleği dışında klâsik Türk musikisine sevdalı idi ve çok iyi bir tambur çalardı. Ciddî dost meclislerine tamburu ile katılırdı.
Bir ara Fakülte Şehircilik Kürsüsünde asistanlık yaptı. 1956’da Enver Tokay, Hayati Tabanlıoğlu, Ayhan Tayman’la beraber Erzurum Atatürk Üniversitesi kampüsü, 1957’de Petrol Ofisi, 1958’de Enver Tokay, Teoman Doruk’la beraber DSİ Genel Müdürlüğü projelerinde birinci oldu. 1959’da Eminönü Emekli Sandığı’na ait çarşı ve ofis binasını silueti etkilemeyen alçak ve çadır formundaki projesiyle kazandı. 1960’ta Perran Doğancı, Altuğ Tanrıverdi (Çinici) ve bendenizle girdiği Ankara Yüksek Öğretmen Okulu projesinde ikinci olduk. (Birinci olsaydık askerliğimi erteleyecek, beraber çalışmaya devam edecektik. Behruz’un beraber çalışmamız konusunda ısrarına karşın, ondan gizli askerliğe başvurdum; Yedek Subay Okuluna gittim). O zamanlar Behruz, Etiler Kooperatifinde, doğru dürüst eşyası olmayan kiralık evinde Vezüv gaz sobasını yakar, gece 3’lere, 4’lere kadar çalışır, tambur çalarak dinlenirdi. (Baba yardımına minnet etmezdi).
1961’de evlendiği öğrencisi Altuğ’la beraber ODTÜ kampüs ve binaları proje yarışmasında birinci oldu. Bürosunu Ankara’ya nakletti, 1980 yılına kadar bu proje üzerinde çalıştı. Bina cephelerinde sıvasız ‘’brüt beton’’ (çıplak beton) sistemini ilk uygulayan mimar oldu. Bazı meslektaşların bu konudaki olumsuz çıkışlarına karşı Cemal Gürsel’in, Başbakan İsmet İnönü’nün ve Rektör Kemal Kurdaş’ın büyük desteğini gördü. İnönü, bürosuna gelir, ODTÜ projelerini bizzat incelerdi. Bu proje ile yurt genelinde tanındı ve mesleki başarılarının önü açıldı.
1963’te Ankara Fen Lisesi, 1969’da Burhaniye Artur Sitesi, 1971’de Çorum 1000 evleri, 1977’de Güllük Tatil Köyü, 1978’de (geçen haftaki yazımda bahsettiğim) TBMM Halkla İlişkiler binası, oğlu Can’la birlikte Meclis Camii ve Kütüphane binası, 1984’te TBMM Milletvekili lojmanları (yakın zamanda yıktırıldı), 1987’de Libya ve Suudi Arabistan’da tatil köyleri, toplu konut, otel ve saray proje ve uygulamalarını yaptı.
Bu arada, İmar ve İskân, Turizm Bakanlıkları ve Başbakanlık şehircilik ve mimari danışmanlıklarında bulundu. 1981’de Fransız Mimarlar Odası ‘’Sir Robert Matthev’’, 1984’te Simavi, 1986’da T. İş Bankası Kent ve Mimarlık, 1991’de Türkiye Prefabrik Birliği, 1995’te Ağa Han Mimarlık ödüllerini aldı. 1993’te ‘’Büyükelçi’’ unvanı verildi. 2004 yılında Mimarlar Odası ‘’Mimar Sinan Ödülü’’ne lâyık görüldü.
Minyon naturasında sanat ve mimarlık heyecanları yaşatan bir dehâ idi dersem hiç de abartmış olmam. Güzel yaşadı, büyük eserler bıraktı; sonuçta hepimizin gideceği yere gitti.
Mekânı Cennet olsun.
yerguvenc@gmail.com
Vefatını ilk kez senin yazından büyü bir teessürle öğrendiğim bu büyük teknik ve sanat adamına benim de kişisel bir minnettarlığım vardır. Senin de saydığın, Mimar Sinan'a (mesleki açıdan) tam lâyık, hayrül halef bir torun olarak yarattığı sayısız güzellikler içinde1740 hanelik muhteşem ARTUR Tatil Sitesinde ben de tatillerimi, özellikle bu emeklilik çağımda yazlarımın tümünü huzur içinde geçiriyorum. Rahmetli evlatları bildiğ eserleri üzerine duyarlıkla ilgi gösterir; özgün güzelliklerinin ihlâlini önlemeye çalışırdı. Her yerde olduğu gibi bizim sitede de evlere yapılan estetik dışı ve telif haklarına tecavüz teşkil eden müdahaleleri denetlerdi. Geçtiğimiz yıllardan birinde ARTUR'a gelip büyük bir öfke fırtınası estirmiş, zaman aşımına uğrayan ve bir emr-i vaki haline gelen ihlâlleri sineye çekmekle birlikde, bir daha bunların yapılmasına müsaade edilmemesi yolunda AŞ olarak yönetilen Site idaresine ültimatom vermişti. Ve nitekim bu ihlâller kesine yakın durduruldu. Koca üstad huzur içinde yatsın; senin gibi dostlarının başları sağ olsun.
malesef behruz çinici çaga ayak uyduramadı nedeni ise çorumda binevler projesine dikkatlice bakınca çok yalnışlarını gördük mesela tuvaletler hep kıble yönündeydi sonradan millet yıktırıp yönünü değiştirdi vede proje almanyadan bir alıntıydı almanyaya gezi için gittiklerinde ordan almış vede yapı malzemesi çok kötü bir malzeme saman ve beton karışımından ibaret yıllar geçmesine rağmen halada binevler projesi bitirilmiş değil . saygılarımla
Sayin, Yilmaz Ergüvenc Güzel bir konuya deginmissiniz. Türk mimarligin büyük kaybi, Behruz Cinici"yi kaybetmis. Allah rahmet eylesin. Yakindiginiz taraf, bu kisi günün konusu olmamis büyük büyük gazeteler manset atmamis Bu kisiye böyle sessiz sedasiz normal ugurlama hak olmamis.yakiniyor ve bu yakinmayi ifade ediyorsunuz. Memleketimizde o kadar cok o kadar asiri dercede sira disi kisiler icin ayricaliklar yapilmaktadirki nerdeyse her kisi icin anma her kisi icin tören her bulusma zirve vs, ler yapilmaktadirki . Geri kalan saglarin bu günleri bu kisileri anmakla ugurlamakla 365 gün olan senede kendilerine gün kalmiyacak veya kalmadi kanisindayim. Bu gelenek bu gidisatla gelecegimizi sadece anma günleri kutlama günleri beklemektedir. her günün özel kisilere ait olacagi anlami gelmektedir. Asiri dercede bu günlere gidilmektedir. Buda beni düsündürmektedir. Bu sebebten sade ve hazin islerden asiriya kacmamaktan yanayim. Tabiki iyi mimar isinin ehlisi olanlarin cikmasindan yanayim. Mimar Sinan günü varmi bilmiyorum ama onun eserlerini hala görüyor ve onun o eserleri sayesinde onu aniyor ve bir dua ona yoluyor ve helal olsun diyor ve eserleri dedirtiyor. Böyleside daha iyidir diyorum. Cok ayricalik cok özellik cok asirilikta ne fayda var diyorum. Bir hatirami da anlatmadan edemiyorum. iki cenaze ayni günde namaz kilindi bir cenaze hemen omuzlara alindi Herkez onun arkasina takildi öteki cenaze orda kala kaldi. Ordan bir ses geldi Sunada bir kac kisi el atsin dendi. Sonuc ta biri öyle biri böyle ikiside yerlerine gönderildi.