Rekortmen hayırsever Kadir Has
83 yaşındaki Kadir Has’ın şanı sadece başarılı bir işadamı olmasından kaynaklanmıyor. Türkiye’de eğitime ve sağlığa en fazla bağışta bulunan, en büyük hayırseverlerden biri olmasıyla adını duyuruyor. Bundan dolayı yüzlerce ödül aldı ama onun için en kıymetlisi, ‘Devlet Üstün Hizmet Madalyası’na layık görülmesiydi.
İşte geçtiğimiz günlerde Kadir Has Üniversitesi Vakfı’na tam 150 trilyon lira bağışta bulunarak bu alanda bir rekora imza atan Kadir Has’ın 83 yıllık öyküsü...
Kadir Has, resmi kayıtlara göre, 1921 yılının 10 Eylül günü Kayseri’de dünyaya gelir. Annesi Zekiye Hanım, Erciyes Dağı’nın eteklerine yaslanmış olan Eğribucak semtindeki bir bağevinde, komşu kadınların yardımıyla doğurur oğlunu. Küçük Kadir, Nuri Has ile Zekiye Hanım’ın ikinci çocuğu...
Annesi ve babası Hacı Ağazadeler sülalesinden; yani günümüzde Hasağalar diye anılan aileden gelir. Kadir Has’ın adı sanıldığı gibi Kadir Gecesi doğduğu için verilmez. Adının koyulmasında uzun ve dramatik bir aşk hikayesi vardır: Hacı Ali Ağa’nın Kadir adında kendisinden çok küçük, kızı Zekiye Hanım’ın yaşına yakın bir kardeşi bulunur. Hacı Ali Ağa, bu Kadir’i çok sever. Kadir, genç bir delikanlı olduğunda gayrimüslim bir kıza tutulur. Ailesi bu aşka karşı çıkınca, her geçen gün alevlenen kalbindeki ateşi ve ayrılık acısını yenemeyen Kadir, bir gün canına kıyar. İşte Kadir Has’ın adı o civan gibi delikanlının aşkından hatıra kalır.
Kadir’in babası Nuri Bey, Kayseri’deki işini yavaş yavaş büyütüp o dönemin gözde kenti Adana’ya doğru açılır, bir süre sonra da orada dükkan açar. Kadir beş yaşındayken tüm aile artık Adana’dadır. İlk yıllar hem dükkanda hem de evde kiracıdırlar. Ama birkaç yıl içinde Nuri Bey ailesi için dört katlı, gösterişli bir ev inşa ettirir.
Kadir’in, ilköğretim hayatı Çınarlı İlkokulu’nda başlar, 1933 yılında Gazi İlkokulu’nda biter. İlkokulu bitirdiği günlerde, tüm Kayserililer gibi, o da hemen iş hayatına geçmek ister. Fakat okuma yazma bilmeyen babası buna karşı çıkar: Kendisinin tüm yazışmalarını, işyerindeki katip efendi yerine getirir, hatta gazetelerini bile ona o okuduğu için oğlunun okuması için dayatır.
Böylece okumakta gözü olmasa da küçük Kadir, Adana Ticaret Lisesi’ne yazılır ama başarısız olur. Aileye İstanbul yolu görününce, Adanalı zengin çocuklarının eğitim gördüğü Boğaziçi Lisesi’ne yazılır. Sonradan Boğaziçi yıllarını, hayatının en güzel dönemi olarak hatırlayacaktır: Hocaları arasında Nihal Adsız, Arif Nihat Asya, Nihat Sami Banarlı gibi önemli edebiyatçılar, arkadaş topluluğu içinde ise Şefik Fenmen, Haldun Simavi, Hayrettin Karaca, Emil Galip Sandalcı gibi isimler yer alır.
MİLLİ MÜCADELE BİTTİ SIRA MİLLİ FABRİKALARDA
Eski bir saray olan okul, Emil Galip Sandalcı’nın ailesine aittir. Bir yangın sonrası kül olan Bebek’teki bu okulu çok sever genç Kadir. Önce sınıf başkanı olur, sonra da okul lideri seçilir. Sadece okul hayatı değil, İstanbul’a gelmesi ile okul dışındaki yaşantısı da renklenir. Elbiselerini, İsmet İnönü ve Adnan Menderes’in terzisi İzzet Ünver’e diktirir hep; akşamları dönemin en gözde lokantalarında yemekler yer. Barlar, kızlar, flörtler... Ama beş yıl boyunca eli bir kızın eline değmeden! Çünkü onun gençliğinde elektronik iletişim değil, yıldırım aşklar, flört değil karasevdalar vardır.
Okulu bitirince, Adana’ya dönüp babasının yanında işe koyulur. Dönemin Adanası Milli Mücadele’den sonra kentten ayrılan azınlıkların kaderine terk ettiği fabrikalarla doludur. Atatürk, dönemin Adana Milletvekili Nuh Naci Bey’e bu fabrikaların bacalarının tekrar tütmesi talimatını verir. Nuh Naci de milletvekilliğinden ayrılarak Adana’daki sanayi hamlesinin başına geçer.
Yahudiler’in kurup daha sonra Fransızlar’a devrettiği Simyanoğlu Mensucat Fabrikası’nı almak için Nuri Has’a ortaklık teklif eder. İki arkadaş, 1927’de yanlarına iki ortak daha alarak adını ‘Milli Mensucat’ koydukları fabrikayı çalıştırırlar. Burada üretilen ‘Aslan’ marka vater ve ekstra iplikler, kısa zamanda tüm memlekette bir yıldız gibi parlar.
BABASI MUTFAĞI KAZDIRDI ÇİL ÇİL ALTIN ÇIKTI
1942-44 yıllarını, yani ‘Varlık Vergisi’ dönemini çok iyi hatırlıyor Kadir Has. ‘Asıl olarak gayrimüslimler için konulan vergi, zaman zaman amacından saptırılıyordu’ diyor. O günün rayiciyle fabrikanın dört ortağına toplam 1 milyon 200 bin lira vergi konulur. Halbuki bu parayla o dönemde iki fabrika kurmak mümkündür. Babasının elindeki nakit, vergiyi karşılayacak düzeyde değildir. Bir gün aile efradı toplanır ve erkek çocuklar, babalarının mutfakta gösterdiği yeri kazmaya başlar. Kazılan çukurdan bir sandık çıkar, içinden de çil çil altınlar...
Kadir Has, Nuri Ağa’nın zor günler için tane tane biriktirdiği altınları alarak İstanbul’da nakte çevirmek üzere trenle yola çıkar. Bir valiz dolusu altını Sirkeci’de bir otelin dolabına yerleştirir, soluğu Beyoğlu’nda alır. Gece yarısına doğru çakır keyif olduğu bir anda aklına altınlar gelir ve koşa koşa otel odasına döner. Neyse ki altınlar yerindedir. İleriki yıllarda acı dersi unutmayacak, her adımında tedbiri elden bırakmayacaktır.
El ele veren aile fertleri, 1950’lerden itibaren yeni hamleler ve yatırımlar yapmaya başlar. Antakya’da Akiş İplik Fabrikası’nı kurarlar. Bu sırada Cumhurbaşkanı Celal Bayar ve Başbakan Adnan Menderes’le tanışır, dost olurlar. Bu dostluk o denli ilerler ki Kadir Has bizzat başbakanın Ankara Palas’taki odasına giderek 1954 seçimlerinde Adana, 1957 seçimlerinde ise Kayseri’de seçilmesini istedikleri milletvekillerinin adını verir.
Nuri Has ile Ömer Sabancı’nın 1940’lı yıllarda başlayan dostlukları zaman içinde ortaklığa dönüşür. Birlikte yağ ve tekstil fabrikaları kurarlar. En büyük ortaklıkları da Akbank’ta olur. Altı ortaktan oluşan banka kurucuları arasında Ömer Sabancı’yla Nuri Has yüzde 15’er hisse alır. Kadir Has, halen babasından devraldığı yüzde 5.5’luk hisseyle Akbank’ın, Sabancı ailesinden sonraki büyük ortaklarından.
Nuri Has, çok titiz ve işlerinde cimri denecek kadar tutumlu bir adamdır. Beş kuruşun bile pazarlığını yapar. Ama yoksullara, kimsesizlere yardım ederken bir o kadar cömerttir. Okullar, ibadet yerleri, hastaneler, yetiştirme yurtları açar. 28 Şubat 1962’de de arkasında onlarca okul, cami ve hastane binasıyla hayata veda eder.
COCA COLA’NIN TADINI BEĞENDİ TÜRKİYE’DE ÜRETMEYE BAŞLADI
Kadir Has kendine ait ilk işyerini evlendiği tarih olan 1942’de açar. 1960’ta ise işini İstanbul’a taşır. Almanların ünlü Henschell kamyonlarının Türkiye temsilciliğini alır. Ardından Coca Cola macerası başlar. İlk kez Adana-İncirlik’te bulunan Amerikan üssündeki alışveriş merkezinde tadına baktığı Coca Cola’nın Türkiye’de temsilcisi olabilir miyim diye 1950’de düşünmeye başlar. İlk ABD yolculuğunu da o yıl yapar. Çevresindeki hemen herkese göre bu oldukça zor bir iştir ama o vazgeçmez. 1960’tan sonra emekliye sevk edilen MİT eski başkanı General Behçet Türkmen’e bu fikrini açar. Emekli Büyükelçi İlter Türkmen’in de babası olan Türkmen Paşa, işin başına geçmeyi kabul eder. Ve Coca Cola’nın merkeziyle yazışmalar başlar. Üç yıllık yazışmalardan sonra sonuç alınır. Bakırköy-İncirli’de 30 dönüm üzerine ilk Coca Cola fabrikası kurulur.
Sonrasında neler olduğunu hepimiz biliyoruz. Bu işten iyi para kazanmaya başlayınca kardeşi ve ortağı olan Kemal Has’la aralarında ihtilaf çıkar. Kadir Has, ‘Gazozun havası kaçtı’ diye düşünerek fabrikadaki hisselerini kardeşine devredip çekilir. Ama iş hayatındaki serüvenleri bir yandan tüm hızıyla devam eder. İkinci büyük hamlesini Mercedes’e el atarak yapar. Almanlar’a bir teklif sunarak Mengerler’le ortaklaşa Otomarsan’ı kurar.
Kadir Has’ın şanı başarılı bir işadamı olmasından kaynaklanmıyor. Türkiye’de eğitime ve sağlığa en fazla bağışta bulunan, en büyük hayırseverlerden biri olmasıyla adını duyuruyor. Bundan dolayı yüzlerce ödül aldı ama onun için en kıymetlisi ‘Devlet Üstün Hizmet Madalyası’na layık görülmesiydi. Eskiden Cibali Tekel Tütün Fabrikası olan binayı harap haldeyken alıp tam 18 milyon dolar harcayarak restorasyonunu yaptırdı ve binayı Kadir Has Üniversitesi’ne bağışladı. Bu eğitim yuvası Has’ın gurur kaynağı oldu. Geçtiğimiz günlerde Kadir Has Üniversitesi Vakfı’na tam 150 trilyon lira bağışta bulunarak bu alanda bir rekora imza attı.