Bizans’ın 12. bölgesi olarak nitelenen 7. tepenin üzerindeki Arkadius forumunun ortasındadır. Günümüzde Cerrahpaşa’da Haseki Kadın Sokağı’nda bir evin bahçesinde yalnızca kaidesi bulunmaktadır.
Anıtın bulunduğu alana kuru toprağından ötürü Bizanslılar Xerophos ismini yakıştırmışlardır. Arcadius forumu kısa bir süre sonra “Forum Teodosiacum” ismini almışsa da sonra yeniden eski ismine dönülmüştür.
Tarihçi Teofanes başta olmak üzere Bizanslı tarihçiler İmparator Arcadius’un (395-408) Barbarlara karşı kazandığı zaferleri ebedileştirmek için bu anıtın yapıldığını belirtmişlerdir. Arcadius zamanında sütunun yapımına başlanmış ve oğlu II. Theodosius (408-450) tarafından tamamlatılmıştır. Sütunun üzerine Arcadius’un heykeli konulmuş ve Temmuz 421’de açılışı yapılmıştır.
Arcadius sütunu dört köşe bir kaide üzerinde 35 m. yüksekliğindedir. Ayrıca altında 9 m. yüksekliğinde, kayalardan oyulmuş kare şeklinde bir mekan bulunmaktadır. P. G. İnciciyan, sütun içerisinde 223 basamaklı taş bir merdiven olduğunu, üzerinde de bir balkon ile imparator heykelinin yer aldığını söylemektedir.
Arcadius sütunun gövdesi benzeri Roma anıtlarında olduğu gibi boş yer bırakılmamacasına kabartmalarla süslenmiştir. Bu bezemeler kaide de yatay, gövdede ise spiral olarak yapılmıştır. Burada Arcadius’un Gotlara karşı kazandığı zaferler dile getirilmişse de günümüze bunlarla ilgili hiç bir kalıntı gelememiştir.Bu sütunla ilgili bütün bildiklerimiz yalnızca eski resim ve bu kabartmalarda uçar durumda elindeki çelenk ile zafer tanrıçası Nike, yenik durumda Barbarlar ve ele geçen ganimetler en ince ayrıntısına kadar anlatılmaya çalışılmıştır. Ayrıca askerlerin kalkanları üzerine de Hz. İsa’nın monogramları ile haç motifleri işlenmiştir. Kaide ile gövdenin birleştiği yerde de çelenk ve dal motifleri bulunmaktaydı.
İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nde bulunan ve 1874’de Davutpaşa İskelesi civarında denizden çıkarılan, üzerinde savaş sahneleri olan kabartmaların Arcadius sütununa ait olduğu iddia edilmiştir. Oldukça aşınmış olan bu kabartmalar üzerinde üç asker ile bu atın sağrısı ve arka ayakları görülmektedir. Başlarında miğferleri olan kısa tunikli askerler kılıç ve kalkanları ile önlerindeki bir hedefe doğru yürümektedirler. G. Mendel’in sözünü ettiği böyle bir sahne Geoffroy’in çizdiği sütunun yedinci şeridine uymaktadır. Ne var ki sütunun bulunduğu alanda bu sütunun evler arasında kalışından ötürü herhangi bir kazı yapılamadığından kesin bir yargıya varmak çok güçtür.
Arcadius sütunu Iustinianus (527-563) zamanındaki depremde bazı parçaları kopmuş, 549 yılındaki şiddetli fırtınadan etkilenmiştir. Üzerindeki heykel de 740 depreminde devrilmiştir. Sultan III. Ahmet (1703-1730) zamanına kadar ayakta kalan sütun, deprem ve yangın gibi felaketlerde çevresine tehlikeli olacağından ötürü yıktırılmıştır. Ord. Prof. Dr. A. Süheyl Ünver, Veliyüddin Efendi kütüphanesinde bir derginin köşesinde “iptidai hedmi dikilitaş” der. Kurbi Cerrahpaşa fi 10 şavval 1123 (1711) kenar yazısına rastlamıştır. Bu kenar yazısı sütunun XVIII. yüzyıl başlarına kadar ayakta durduğunu belgelemektedir. Onun yanı sıra 1711’de memleketine dönen Aubry de Lan Motraye, bir kazaya meydan vermemesi için kendisi İstanbul’dan ayrıldıktan sonra, yıktırıldığını yazmıştır.
Bizanslılar bu sütunun üzerindeki kabartmalarda bazı gizli kuvvetler olduğuna inanmışlardı. Evliya Çelebi de bu sütunu bazı inanışlarla bağdaştırmıştır. Osmanlılar zamanında İstanbul’un çeşitli yörelerinin havasını araştırmak için yüksek yerlere koyun ciğerleri asılır, en geç bozulan yerin daha sağlıklı olduğuna karar verirlermiş. Nitekim bu sütuna asılan ciğer diğer yerdekilere göre çok daha geç bozulurmuş. Gerçekten de Cerrahpaşa Hastanesi ve özellikle hastanenin Göğüs Hastalıkları Pavyonu bu taşın hemen yanı başında kurulmuştur.
Kenthaber Kültür Kurulu