Lidai, Fethiye körfezinin güney-batı ucunda Kurdoğlu Burnu yakınındaki Kapıkargın köyünün yanı başındaki tepe üzerindedir. Lidai’nin kökeni açıklık kazanamamakla beraber Hellenceye uydurulmuş,”Lidaililer Kenti “ anlamın gelen bir sözcük olmalıdır.
Antik tarihçilerin sözünü etmediği kentin tarihi de karanlıktır. M.Ö. IV.yüzyıla ait bir sikke en eski tarihini vermektedir. Yalnız bu sikkede atribü yoktur ismin ilk iki harfi kazınmıştır. Daha sonraki dönemlere ait bir sikke henüz bulunamamıştır.
Günümüze yalnızca Roma döneminden iki mezar anıtı gelebilmiştir. Bunlardan kuzeydeki 9,5 x 8.5 m. ebadındadır ve basamaklarla çıkılmaktadır. Çevresinde dağınık olarak bir heykele ait parçalar, Korint sütunlu tamburlar gördüğünü George Bean söyler. Anıt mezara giriş doğudan olup büyük tahribat görmüştür. İç kısımdaki mezar odasında üç duvarı çevreleyen alçak taş sedirler yer almaktadır, sedirin üzerinde üç büyük kemerli niş vardır. Kuzey duvarının dışında ana mezar odasından alt kısmındaki küçük odalara açılan iki kapı vardır. Bu odacıklarda da taş sedirler mevcuttur.
Güneydeki ikinci mezar daha büyüktür Yüksekliği 6.5 m. olup doğu ve kuzey duvarları çökmüştür. Giriş batıdandır. Güney duvarda diğer anıt mezarda olduğu gibi alttaki küçük odalara açılan iki kapı daha vardır.
Kentin ortasında tiyatronun cavea’sına ait olduğunu sandığımız bir duvar parçası gözlemlenmektedir. Tiyatro ile mezar anıtları arasında bir Gymnasion’un olduğu sanılırsa da onunla da ilgili bir ize rastlanmamıştır. Şehrin güneyindeki dik bir tepenin üzerinde sağlam bir duvar işçiliğine sahip olan bir kale yer almaktadır.