Muğla’nın ilçesi Fethiye Antik çağlarda Telmessos ismi ile tanınan Lykia’nın en eski kentlerinden birisi idi.
Plinius’un Telmisium isimli bir Leleg şehri olarak adlandırdığı Telmessos, Lykia ile Karia’nın arasında bir sınır oluşturur. Livius da, Telmessos körfezinin bir yanının Karia’ya öteki yanının Lykia’ya ait olduğunu yazar.M.Ö. V.yüzyıla ait sikkelerde ise kentin adı Telebehi olarak geçer. Kentin uzun bir geçmişi olduğu bilinirse de kurucularının kimler olduğu açıklık kazanamamıştır. Ayrıca kent, bilici (kâhin) okuluyla da ün yapmıştı. Nitekim Krezüs, Keyhüsrev’e savaş ilan etmeden önce buradaki bilicilere danışmak üzere bir heyet göndermişti. Büyük İskender de buraya geldiğinde aynı davranışta bulunmuştur.
Telmessos isminin Apollon’un oğlu Telmessos’dan kaynaklandığı sanılmaktadır. M.S.VIII. yüzyılda Bizans İmparatoru II.Anastasius’un onuruna kentin ismi “Anastasiupolis” olarak değiştirilmiş XX.yüzyılın başlarındaki Rum nüfusun yoğunluğu sırasında “Makri” olarak anılırken 1913’de ilk Osmanlı pilotlarından Fethi Bey’in burada düşerek ölmesi nedeniyle kente Fethiye ismi verilmiştir.
Lykçe yazılmış beş yazıt elimize geçmiş olmasına rağmen Telmessos’un orijini hakkında ne yazık ki bilgilerimiz oldukça kısıtlıdır. M.Ö. V.yüzyılda Lykia’nın bir parçası kabul edilmediğinden Delos Birliğinde Lykia listelerinde görülmez. M.Ö. IV.yüzyılda Lykia’lılar Perikles’in kumandanlığında Telmessos’lularla savaşıp onları yenmeleri ile Telmessos Lykia’ya geçmiştir.
Büyük İskender’in burayı ele geçirmesiyle birlikte Perikles’in egemenliği sona ermiştir. İskender komutanlarından Nearkhos’u buraya genel vali olarak bırakarak Anadolu seferini sürdürmüştür. Ayrıca Telmessos satrabı Antipatrides’i de yerine bırakmıştır. Ne var ki Antipatrides bir süre sonra vali Nearkhos’a karşı koymuştur. Bunu yediremeyen Nearkhos bir kutlama töreninde kente müzisyenler göndermiştir. Bundan kuşkulanmayan Satrap Antipatrides, törenin en coşkulu anında müzik aletleri içerisine silahlarını gizleyen Nearkhos’un adamlarının saldırısına uğramıştır. Böylece kentte egemenlik yeniden Hellenlere geçmiştir.
Büyük İskender’in ölümünden sonra bir süre diğer Lykia kentlerinde olduğu gibi Ptolemaios’lara bağlanmıştır. Romalılar ile Seleukoslar arasında yapılan bir savaştan sonra M.Ö. 188’de Apameia Barışı ile Maiandros (Büyük Menderes) ırmağının güneyinde kaldığından Rodos’a bağlanması gerekirken Pergamon krallığına bağlanmıştır. M.Ö. II. yüzyılın ortalarında Lykia Birliğinin sikke basan üyeleri arasına katıldı. Kral III.Attalos’un ülkesini vasiyyet yoluyla Roma’ya bırakmasının ardından Telmessos yeniden Roma egemenliğine girmiştir. Bu arada Roma bağımlısı Lykia kentlerinin kendi aralarında kurduğu konfederasyona katılmıştır.
Telmessos Bizans döneminde de varlığını korumuş Myra metropolitliğine bağlı piskoposluk merkezi olmuştur. M.S.VII.yüzyılda başlayan Arap akınları halkı bezdirmiş ve kentlerini terk etmelerine yol açmış böylece önemini kaybetmiştir. Osmanlı topraklarına 1429’da katılmıştır.
Telmessos'taki kalıntılar:
Telmessos, ilk kez XIX.yüzyılın ikinci yarısında bölgeye gelen batılı gezginlerin dikkatini çekmiştir. İlk olarak Charles Texier buraya gelmiş, Apollon mabedinin,mezar anıtlarının çizimlerini yapmıştır. Plinius’un Strabon’un sözünü ettiği kentteki yapılar 1856 depreminde büyük zarar görmüş, 1956 depremi de arta kalanları yere indirmiştir. Nitekim George Bean buraya geldiğinde tiyatronun olduğu yerde doğal bir çukurdan başka bir şey yok demekle yetinmiştir.
Günümüzde Fethiye’nin antik dönemi ile ilgili bilgileri Ch.Texier’in çizim ve gravürlerinden öğrenebiliyoruz. Uzun süre kentin tarihi yapıları ile ilgilenilmeyişinin nedeni de depremlerden ötürü ortada gözle görünür bir kalıntı kalmayışıdır. Ayrıca 1950’li yıllarda tiyatronun başta oturma sıraları olmak üzere çeşitli mimari parçaları Fethiye liman inşaatında kullanılmıştır.
Fethiye Müzesi Müdürlüğü 1976 yılında kent merkezinde, Karagözler Mahallesinde kazı yaparak buradaki araştırmalarına başlamıştır. Öncelikle bu alandaki iki katlı ev kamulaştırılmış, 1991-1992 yıllarında da bilimsel kazılara başlanmıştır. M.S.I.yüzyıla tarihlendirilen 5000 kişilik tiyatronun önce caveası ortaya çıkmıştır. Bunu izleyen 1994-1995 yılı kazılarında tiyatro bütünüyle ortaya çıkarılmıştır. M.S. II.yüzyılda heykellerle bezenen tiyatro diazomalı ve dört girişliydi. Üst revakları günümüze ulaşamayan tiyatronun 28 oturma kademesi oldukça iyi durumdadır.
Roma döneminde arenaya dönüştürülmüş ve bu da bazı bölümlerin tahrip olmasına neden olmuştur. Oturma sıraları bozulmuş,plastik eserlerin büyük kısmı kireç ocaklarında eritilmiştir. Bununla beraber Fethiye Müze Müdürlüğünün yaptığı kazılarda scene’nin çeşitli bölümlerinde orijinal heykellere rastlanmıştır.
Telmessos ilk kurulduğu yıllarda kent suru ile çevriliydi. Hellenistik çağda yapılan kale ve surlar Roma döneminde yenilenmiş,ardından kenti denetimlerinde tutan Rodos şövalyeleri tarafından da bazı ekler yapılmıştır. Fethiye depreminde yıkılan surlardan günümüze sadece Roma ve Bizans devrinden arta kalan parçalar gelebilmiştir.
Telmessos’un çevresi de yazıt, kaya mezarları ve lâhitler yönünden oldukça zengindir. Kent merkezinden denize kadar uzanan alanda dikkati çeken lâhitler kabartmalıdır. Tapınak tipi mezarlara bir örnek olan Hermapias’ın oğlu Kral Amyntas’ın İon tarzındaki mezarı adeta bugün Fethiye’nin bir simgesi gibidir.
Ch.Texier 1849 yılında geldiğinde bu mezarın yanına imzasını atmıştır. M.Ö. IV.yüzyıla tarihlenen bu kaya mezarının cephesi sütunları, üçgen arşitravı ile tamamiyle bir İon tapınağı gibidir. Dört basamakla çıkılan sundurmada, duvar çıkıntıları arasında iki sütun yer almaktadır. Sol tarafındaki çıkıntının üzerindeki yazıt bize mezar hakkındaki bilgiyi vermektedir. Mezar odasına açılan kapıda dört panel bunların üzerinde ise demir çivi başı taklitleri yer almaktadır. Odanın tavanı düz ve kaba işlenmiştir. Üç duvarın kenarında birer taş sedir bulunmaktadır. Yörenin yumuşak ve kolay işlenebilen kireç taşından yapılan lahitler Fransız Choisseul tarafından incelenmiş,1840’da buraya incelemeye gelen Ch.Fellows, bazı parçaları Londra British Museum’a götürmüştür. Amyntas’ın mezarının çok yakınında aynen ona benzeyen fakat daha küçük ölçüde ve bir sütunu kırılmış bir anıt mezar daha vardır.
Fethiye’de kent içerisinde Lykia tipi semerdamlı lahitlerle çokça karşılaşılır. Bunları en önemlisi adeta bir dantel gibi işlenmiş olan kabartmaları ile Hükümet Binasının önündeki lahittir.M.Ö. 340 yıllarına ait bu lahdin kapağındaki kabartmalarda dörder savaşçı ellerindeki kalkan ve kılıçlarla savaşmakta,uzun giysili bir adamda koltukta oturarak onları seyretmektedir. Yan taraflarda da figürler vardır. Alt kısımdaki kabartmalar tamamen tahrip oldukları için alt kısmı değerlendiremiyoruz. Fethiye’nin doğusunda Ölü Deniz kavşağındaki dik yamaçlarda kaya mezarları görülmektedir.
Kentin Çarşı caddesinden Kaya Köyü yolu üzerindeki bazı kalıntıların Apollon mabedine ait olduğu sanılıyorsa da bunu kesinleştirecek verilere rastlanamamıştır. Ayrıca nekropol alanında bulunmuş bazı yazıtlarda Artemis Mabedi’nin ismi geçiyorsa da bu mabedin yeri saptanamamıştır.