Zeus Labraundos’un kutsal alanı olan Labranda, eski Karia’da (Güneybatı Anadolu), bağlı olduğu Mylasa (Milas) şehrinin 14 km. kuzey doğusunda yer almaktadır.
Labraynda, Pers Valisi Mousolos tarafından Tanrı Zeus adına yaptırılan kutsal bir yerdi. MÖ 6. yüzyılda Persler tüm Anadolu’yu ve Ege adalarını işgal etmiş ve buralara kendi yöneticilerini getirmişlerdi. MÖ 499’da Daurises komutasındaki Pers ordusu İon kentlerinin ayaklanmasını destekleyen Karyalıları bastırmak için güneye doğru ilerlemiş ve Karyalılara büyük kayıplar verdirmişti. Bunun üzerine Labraynda’ya sığınan Karyalılar burada Perslere karşı boyun eğmemeye karar verip yeniden savaştılar ve tekrar büyük bir yenilgiye uğradılar. Tüm Karya ile Labraynda da Perslerin eline geçti. Perslerin bölge yönetimini bıraktığı Mausolos ve İdrieus kardeşler Pers inançları yerine Zeus Stradios ya da Labrayndos tapınağını benimseyip Labraynda’yı birbirinden güzel yapılarla donattılar.
Labraynda, Milas ovasını çevreleyen dağlar üzerinde yer almaktaydı. Yılda bir kez çok büyük şenlikler düzenlenirdi. İlkbaharda bembeyaz papatyalarla kaplanan, zeytin, incir, nar, çam ve çınar ağaçlarıyla kaplı kıvrıla kıvrıla yükselen bir yolla ulaşılırdı ünlü kutsal yere. Labraynda Kutsal Merkezi çok eski dönemlerden beri, kendisine en yakın kent olan Mylasa’nın (Milas) yönetimi altındaydı. Kent ile kutsal yer arasında bağlantıyı sağlayan 13 kilometrelik Kutsal Yol, şenlik sırasında gösteri alayı tarafından kullanılıyordu.
Roma yöntemlerine aykırı biçimde uzun taş blokların çaprazlama konulması ile döşenmişti. 7.62 metre genişliğindeki yol boyunca küçük kulübeler inşa edilmişti. Buralarda, sıcakta susayan yolcular için toprak testilerde buz gibi Labraynda suyu dururdu. Günümüzde Kutsal Yol’un uzantıları birkaç yerde korunabilmiştir.
Labraynda’da yerleşim çok sarp olan alanın taraçalandırılmasıyla sağlanabilmiştir. Taraçalarda, büyük bir tapınak, kapılar, merdivenler, şölen evleri yapılmıştır. Yapılarda bir çeşit granit olan yerel malzeme kullanılmıştır. Burada, tanrıların tanrısı Zeus’a adanan görkemli törenler yapılırdı. Güneşin altında altın gibi parlayan merdivenlerden ulaşılırdı tapınağa... Halikarnasos, Heraklia-Latmos, Mylasa ve diğer kentlerden gelen binlerce insan sıra beklerdi tapınağa girmek, ona adaklar sunmak için; keçiler, inekler, boğalar kurban edilirdi baş tanrı Zeus’a. Testilerde şarap, zeytin, sepetler dolusu meyva ve erzak getirilirdi hayvanların sırtında. İlahi söylerlerdi genç tapınak rahibeleri. Andronlarda (yalnızca soylu erkeklerin girebildiği şölen odalarında) soylular için kurulan zengin sofralarda yemekler sunulur, diğer konuklar için meydanlarda kurulan mutfaklarda lezzetli yemekler pişirilirdi. Şölen sırasında en ilgi gören olay ise Labraynda’da bulunan durgun havuzda altın gerdanlık ve küpelerle süslenmiş kahin yılan balıklarından Zeus tanrının mesajlarının alınmasıydı. Bu kahin balıklara gelecekle ilgili konularda sorulan soruların cevabı, uzatılan yiyecekler balık tarafından insan elinden yenilirse olumlu olarak anlaşılıyordu. Ayrıca, Labraynda Zeus Tapınağı’nın rahipleri de kehanetlerde bulunurlardı. Önceleri ölünceye kadar kahinlik yapan rahipler, daha sonraları birer yıl için görevlendirilmeye başlandı.
Labraynda yakınına gömülme, Karya halkı için çok önem taşımaktaydı. Törenler sırasında daha önceleri buraya gömülmüş kişiler hatırlanır, yakınları tarafından ayrıca küçük merasimler yapılırdı.Labraynda’da kutsal törenlerin yanı sıra çeşitli yarışmaların da yapıldığı sanılmaktadır. İsveçli bilim adamlarınca yapılan kazılar sırasında ortaya çıkarılan büyük bir stadyumun varlığı bu düşünceyi doğrulamaktadır.Kutsal tören günlerinde gün boyu sessiz, sakin görünümünden çıkan Labraynda, gece olunca sabaha kadar sönmeyen ateşlerle aydınlatılır, müthiş bir doğa şenliğine sahne olurdu. Aşağıda bereketli Mylasa ovası görülür, Labraynda’nın Karya ülkesindeki kutsal hakimiyeti onaylanırdı.
En eski buluntular yaklaşık İ.Ö. 600 yılına aittir. 6. ve 5. asırlarda kutsal alan, sonradan tapınak terası olarak kullanılan alan tek küçük suni bir düzeltiden oluşuyordu. 497’de kutsal alanda bir savaş yapılmış ve Karia ordusu müttefikleri Miletlilerle beraber Pers ordusuna yenilmiştir.
İ.Ö.4. yy. tapınağın en önemli devridir. Mausolos (İ.Ö.377-352) ve İdrieus (İ.Ö. 351-344) adlı satraplar zamanında burası yeni bir görünüm kazanmıştır. 355’de Labranda’daki yıllık kurban şöleninde Mausolos kendisine yönelik bir suikastten son anda kurtulmuştur. Burada yer alan bir dizi suni teras, bir veya iki giriş binası, küçük bir Dor binası (olasılıkla çeşme binasıdır), anıtsal merdiven, iki geniş ziyafet salonu (andronlar), sundurmalı yapı (oikoi diye adlandırılır), Stoa ve etrafı sütunlu Zeus Mabedi gibi yapılar bu olaydan sonra yapılmış olsa gerekir. 344’de İdrieus’un ölümüyle bu tür çalışmalara son verilmiştir. İ.S. 4. yüzyılda meydana gelen büyük bir yangın felaketi nedeniyle kutsal alan kült yeri olmaktan çıkmıştır.
Buradaki kazı çalışmaları 1948 yılında Uppsala Üniversitesi’nden A.W. Persson tarafından başlatılmıştır ve o zamandan beri aralıklarla devam etmektedir. Şimdiki kazılar P. Hellström tarafından yürütülmektedir. Mylasa’dan kutsal alana 8 m. genişliğinde olan kutsal yol ile ulaşılırdı. Bu yolun üzerindeki döşeme izleri bugün bile görülebilmektedir. Alana iki giriş binasından (propylon) biriyle geçilirdi. Bunlar Milas mermerinden yapılmış, iki sütunlu, her iki cephede İon alınlıkları taşıyan etkileyici geçit kapılarıydı.
"Dor Binası" diye adlandırılan yapı, dikdörtgene yakın düzensiz oluşumuyla güney propylon binasının hemen doğusunda yer almaktadır. Kuzeye dönük, dört sütunlu, ön avlulu mermer cepheli, Dor düzeninde bir yapıdır. Muhakkak ki bir çeşme binası işlevindeydi. Roma Devrinde bu küçük bina hamam külliyesine dahil edilmiştir. Kutsal alanın 200 m. batısında, arkası istinat duvarıyla sağlamlaştırılmış stadyum bulunmaktadır. Yarışların başlama ve bitiş taşları her iki uçta da hâlâ mevcuttur.