İç Anadolu Bölgesi’nde yer alan Nevşehir, doğusunda Kayseri, güney ve güneybatısında Niğde, kuzeybatısında Kırşehir, kuzey ve kuzeydoğuda Yozgat ili ile çevrilidir.
İl, doğudan batıya doğru çukurluğu artan Kızılırmak Vadisinin ikiye ayırdığı, güney ve kuzey bölgelerine gidildikçe yükselen bir konumdadır. İl topraklarını orta yükseklikte dalgalı düzlüklerden oluşan bir plato kaplamaktadır. Akarsu vadileri ile yarılmış olan bu plato, il sınırları dışındaki Erciyes Dağı ile Melendiz-Hasan Dağlarından çıkan lav ve tüflerin yığılması ile oluşmuştur. Volkanik arazinin çeşitli biçimlerde aşınması ile peribacaları ortaya çıkmıştır. Platonun kuzeyinde Kızıldağ (1.768 m.), güneydoğusunda Hodul Dağı (1.949 m.), güneyinde de Erdaş Dağı (1.982 m.) yer aşır. Oylu Dağı (1.680 m.), Gülşehir Hırka Tepesi (1.684 m.), Avanos’ta İsmail Sivrisi (1.768 m.), ve İdiş Tepesi (1.339 m.) ilin diğer yükseltileridir.
İldeki başlıca düzlükler Kızılırmak boyunda yer alan ovalar ile Derinkuyu Ovasıdır. Nevşehir’in en büyük ovası olan Derinkuyu ovası, güneye doğru eğimli ve çok sayıda küçük akarsuyun taşıdığı alüvyonlarla kaplanmıştır. Nevşehir’de bu ovalar dışında kimi taban topraklarda ve platolar arasında, çok sayıda küçük düzlük vardır. Ova sayılabilecek kadar geniş olmamalarına karşın, son yıllarda tarımda modern araçların kullanımının artmasıyla, bu alanların önemi artmaya başlamıştır.
Nevşehir’de yeryüzü şekilleri açısından vadiler çok önemlidir. Volkanik lav tüflerden oluşan kesimlerde, akarsular dar oluklar açmıştır. Vadiler dar ve dik olduğundan verimli ovalar pek azdır.İlin en önemli vadisi Kızılırmak vadisi olup Göreme vadisi, Karacaören vadisi, Damsa vadileri bu vadiye dikey inen vadilerdir. Türkiye’nin en uzun ve önemli vadilerinden biri olan Kızılırmak vadisinin Nevşehir’deki bölümü geniş değildir. Yalnızca Avanos ve Gülşehir yörelerinde yer yer genişleyen vadide dar ovalar oluşmuştur. Kızılırmak vadisine kuzeyden ve güneyden çok sayıda yan vadi açılır.
İlin başlıca akarsuyu Kızılırmak olup,çok derinden aktığı için de sulama ve diğer şekillerde yararlanılamamaktadır. İlin kuzey kesiminden kaynaklanan küçük akarsular Delice Irmağı’nın başlangıç kollarını oluştururlar. İl toprak ve jeolojik yapısının sonucu olarak akarsu bakımından yoksuldur. İlde Tatlarin ve Damsa barajları ardında suların toplanması ile oluşan yapay göller bulunmaktadır. Doğal göl yoktur. Deniz seviyesinden ortalama 1.150 m. yükseklikteki ilin yüzölçümü 5.467 km2 olup, toplam nüfusu 309.914’tür.
Jeolojik dönemlerde aktif birer volkan olan Erciyes, Hasan Dağı ve Göllüdağ Nevşehir yöresinde, püskürmeler ile platoda, göller ve akarsular üzerinde 100-150 m. kalınlığında farklı sertlikte tüf tabakalarını oluşturmuştur. Bu tabakanın bünyesinde tüften başka tüffit, ignimbirit tüf, lahar, volkan külü, kil, kumtaşı, marn aglomera ve bazalt gibi jeolojik kayaçlar bulunmaktadır. Ana volkanlardan püsküren maddelerle şekillenen plato, şiddeti daha az küçük volkanların püskürmeleriyle sürekli değişime uğramıştır. Üst Pliosen’den başlayarak başta Kızılırmak olmak üzere akarsu ve göllerin bu tüf tabakasını aşındırmaları nedeniyle bölge bugünkü halini almış ve peribacalarının oluşumunu sağlamıştır. Daha çok Ürgüp civarında bulunan peribacaları konik gövdeli olup, tepe kısımlarında bir kaya bloğu bulunmaktadır. Gövde tüf, tüffit ve volkan külünden oluşmuş kayaçtan; şapka kısmı ise lahar ve ignimbirit gibi sert kayaçlardan oluşmaktadır. Kapadokya Bölgesi’nde erozyunun oluşturduğu peribacası tipleri; şapkalı, konili, mantar biçimli, sütunlu ve sivri kayalardır.
Peribacaları, Ürgüp-Uçhisar-Avanos üçgeni arasında kalan vadilerde, Ürgüp-Şahinefendi arasındaki bölgede Nevşehir Çat kasabası civarında, Kayseri Soğanlı vadisinde ve Aksaray Selime Köyü civarında bulunmaktadır. Peribacalarının dışında vadi yamaçlarında yağmur sularının oluşturduğu ilginç kıvrımlar bölgeye ayrı bir özellik katmaktadır. Bazı yamaçlarda görülen renk armonisi, lav tabakalarının ısı farkından dolayıdır. Bu oluşumlar Uçhisar, Çavuşin-Güllüdere, göreme-Meskendir, Ortahisar Kızılçukur ve Pancarlı vadilerinde bulunmaktadır.
İlin bitki örtüsü (Bozkır) Step özelliği gösterir. Nevşehir ilinde geniş ve verimli nitelikte ormanlar olmamasına rağmen ilin çeşitli yörelerinde orman olarak kabul edilen bitki toplulukları görülür. Bu bitkilerin başında meşe yanında ardıç türleri, alıçlar, ahlatlar, yabani erikler, cehriler gelmektedir. Hodul Dağı eteklerinde az da olsa çok yaşlı ve soyu tükenmekte olan karaçam ağaçlarına rastlanmaktadır. Ayrıca yol kenarlarında akasya ve akça ağaçlar bulunur. Vadi boylarında görülen söğüt, kavak, ceviz gibi ağaç türleri ile geniş alanlara yayılmış kayısı, badem, elma, armut gibi ağaç türleri de bunları tamamlamaktadır.
Nevşehir’de karasal iklim hüküm sürmekte olup, yazları sıcak ve kurak, kışlar sert, soğuk ve yağışlı geçer.
İlin ekonomisi turizm, tarım, hayvancılık, ormancılık ve sanayie dayalıdır. Yetiştirilen başlıca tarımsal ürünler, patates, buğday, şeker pancarı, arpa, üzüm, çavdar, soğan, nohut, elma, karpuz, domates, kavundur. Az miktarda fiğ, korunga, mısır ve yonca ve başta kayısı, armut, kiraz olmak üzere çeşitli meyve de üretilmektedir . Mera alanlarının azlığı nedeni ile hayvancılık genelde ahır hayvancılığı şeklinde olup, aile tüketimine yöneliktir. Kızılırmak ve Damsa Baraj Gölünde su ürünleri üretim tesisleri bulunmaktadır. Ayrıca ilin çeşitli köylerinde el tezgahlarında halı ve kilim dokumacılığı yapılmaktadır.
Yer altı kaynakları bakımından zengin olan ilin Acıgöl ve Derinkuyu yörelerinde perlit; Avanos’ta kaolin, Gülşehir’de barit, tuz ve linyit, Ürgüp’te çimento hammaddesi ve ponza taşı hammaddesi bulunmaktadır. Hacıbektaş ilçesindeki yataklardan çıkarılan ve bir tür albatr türü olan hacıbektaştaşı hediyelik eşya yapımında kullanılmaktadır. İl toprakları yer altı suları bakımından da zengin olup, Kozaklı Kaplıcaları’ndan çıkan sıcak sular, Türkiye’de radyoaktivitesi en yüksek madensuyudur.
İlin doğusunda yer alan Göreme Vadisi ve Ürgüp zengin doğal ve tarihsel yapısı ile ülkenin başlıca turistik yerlerinden olup, son yıllarda ilin ekonomisinde en büyük etken olmaktadır. Göreme Milli Parkı’nın bulunduğu yörede birçok konaklama tesisi bulunmaktadır.
İlin sanayisi tarım ürünlerinin işlenmesiyle sınırlıdır. Ticaret ve ulaştırma ekonomisinde etkilidir. Önemli karayollarının kavşak noktasında yer alan Nevşehir’in kuzeydoğusundan Ankara-Kayseri demiryolu geçer. Sümerbank Nevşehir Pamuklu Sanayii Müessesesi, çeşitli şarap fabrikaları, un, dokuma, meyve suyu, pekmez, tarım araçları, tuğla ve kiremit fabrikaları ilin başlıca sanayi kuruluşlarıdır.
Nevşehir (Muşkara) ilinin en eski yerleşim yeri Gülşehir ilçesi Civelek Mağarası’nda görülür. Avanos’un Sarılar beldesi yakınlarındaki Zank Höyük’te DTCF Öğretim üyelerinden Doç. Dr. Hüseyin Sever’in başkanlığında yapılan kazılar sonucunda Eski Tunç Çağı’na (M.Ö.3000-2000) ve Assur Ticaret Kolonileri Çağı’na (M.Ö.2000-1750) ait eserler ele geçmiştir. Nevşehir civarında bulunan çok sayıdaki höyüklerde özellikle Eski Tunç Çağı’na ait kalıntılar tespit edilmiştir.
Hititler döneminde Kahve Dağı eteklerinde kurulan Nyssa bugünkü Nevşehir’dir. Burada yapılan kazılardan ele geçen kalıntı ve buluntulardan Nyssa’nın MÖ.3000 yıllara kadar uzanan bir tarihi olduğu anlaşılmaktadır. Bu bölge tarih öncesi çağlardan beri yerleşmeye sahne olmuş ve “Kapadokya” olarak tanımlanmaktadır.
Hititlerden sonra Kimmerler’in Frig egemenliğine son vermesi sonucu yörede Medler (M.Ö.585), daha sonra da Persler (M.Ö.547) hakimiyet kurmuşlardır. Persler bölgeyi ‘Satrap’ adını verdikleri valilerce yönetmişlerdir. Persler, Kapadokya’dan geçerek başkentlerini Ege’ye bağlayan, ‘Kral Yolu’nu geliştirmişlerdir. Makedonya Kralı İskender M.Ö.334 ve 332’de Pers ordularını arka arkaya bozguna uğratarak bu büyük İmparatorluğu yıkmıştır.
Büyük İskender, komutanlarından Sabiktas’ı bölgeyi denetim altına almakla görevlendirince, halk buna karşı çıkmış ve eski Pers soylularından Ariarathes’i kral ilan etmişlerdir. I.Ariarathes (M.Ö.332-322) Kapadokya Krallığı’nın sınırlarını oldukça genişletmiştir.
İskender’in ölümüne kadar barış içinde yaşayan Kapadokya Krallığı, Roma’nın bir eyaleti olduğu M.S 17 yılına kadar varlığını korumak için Makedonyalılarla, Pontuslularla, Galatlarla, Romalılarla mücadele etmiştir. M.S.17’de Tiberius Kapadokya’yı Roma’ya bağlayarak bölgedeki kargaşaya son vermiştir. Romalılar bölgeyi ele geçirdikten sonra batıya bir yol yaparak Ege’ye ulaşımı sağlamış, bu yol askeri ve ticari bakımdan çok önem taşımıştır. İmparator Septimus Severius Dönemi’nde ekonomik bakımdan oldukça canlanan Kapadokya’nın merkezi Kayseri daha sonraki yıllarda İran’dan gelen Sasaniler’in saldırılarına uğramış, III. Gordianus bu saldırılara karşı şehrin etrafını surlarla çevirtmiştir.
Bu dönemde Anadolu’da yayılmaya başlayan ilk Hıristiyanların bir kısmı büyük şehirlerden köylere göç etmeğe başlamışlar, Kayseri’nin önemli bir din merkezi haline geldiği IV. yüzyılda, Göreme ve çevresini gelen Hıristiyanlar, Kayseri Piskoposu da olan Aziz Basil’in dünya görüşünü benimseyerek kayalar içinde manastırlar kurmuşlardır.
Roma İmparatorluğu’nun ikiye bölünmesiyle Kapadokya Doğu Roma İmparatorluğu’nun (Bizans) hakimiyetine geçmiştir. VII.yüzyılın ilk yıllarında Kapadokya’da Sasanilerle Bizanslılar arasında yoğun savaşlar olmuş, Sasaniler bölgeyi 6-7 yıl kadar ellerinde tutmuşlardır. 651’de Halife Osman Sasanileri yıkınca bölge bu kez Arap-Emevi güçlerinin akınlarına uğramıştır. Uzun süredir devam eden mezhep çatışmaları III.Leon’un Müslümanlıktan etkilenerek ikonaları yasaklamasıyla doruk noktasına ulaştı. Bu durum karşısında bazı Hıristiyan ikon yanlısı keşişler Kapadokya’ya sığınmaya başladılar. İkonoklasm hareketi yüz yıldan fazla sürmüştür (726-843).
XIII.yüzyılda Horasan’dan gelen Türk düşünürü Hacı Bektas-i Veli’nin çalışmaları sonucunda Türkler bölgede egemenliklerini kurmuşlardır.
Malazgirt Savaşı’ndan (1071) sonra, 1077’de Anadolu Selçuklu Devleti kurulunca, bu topraklar da Orta Asya’dan gelen Türk egemenliğine girmiştir. Kapadokya yöresi 1071’den önce VII.ve VIII.yüzyıllarda doğudan İran-Sasani, güneyden gelen Arap-İslam akınlarına hedef olmuştur. Hititler döneminden kalma yörede bulunan 200’e yakın yeraltı şehri bu akınlar zamanında geliştirilmiştir. 1308 yılında Anadolu Selçuklu Devleti yıkılınca Moğol istilasına uğramıştır.
Anadolu Selçuklu Devleti yıkılınca Timur’un daha sonra da Eratna Bey’in hakimiyetine giren Nevşehir, 1381’de Kadı Burhanettin tarafından ele geçirildiyse de 1397’de yöreye Karamanoğulları egemen olmuşlardır. 1397’de Yıldırım Beyazıt Karaman ilini topraklarına katınca Nevşehir (Muşkara) de Osmanlı topraklarına dahil olmuştur. Yıldırım Beyazıt 1402 Ankara Savaşında Timur’a yenilince yeniden Karamanlı Beyliği yörede egemen olmuştur. II. Beyazıt’ın Karaman Beyliği’ne son vermesi ile 1466’da Muşkara (Nevşehir) kesin olarak Osmanlı topraklarına katılmıştır.
Antik dönemde adı ’’Nyssa’’ olan Nevşehir’in Osmanlı İmparatorluğu zamanındaki adı ’’Muşkara’’ idi. Osmanlı Padişahı III.Ahmet’in damadı ve sadrazamı olan İbrahim paşa ( 1660-1730 ) doğup büyüdüğü yer olan Nevşehir’e ilgi göstermiş, Ürgüp’e bağlı 18 haneli küçük bir köy olan Muşkara’da camiler, çeşmeler, okullar, imaretler, hanlar ve hamamlar yaptırmış ve adını, yeni şehir anlamına gelen ’Nevşehir’ olarak değiştirmiştir.
Celali Ayaklanmalarına da sahne olan Nevşehir yöresi XIX.yüzyıl sonlarında Konya Vilayetinin Niğde Sancağına bağlı bir kaza olarak yönetiliyordu. Cumhuriyetin ilanından sonra yapılan yeni idari yapılanmada Niğde iline bağlı bir ilçe olmuş, 1954’de de il konumuna getirilmiştir.
Nevşehir’de günümüze gelebilen tarihi eserler arasında; Nevşehir Kalesi (XII.yüzyıl), Uçhisar Kalesi, Durmuş Kadir Kilisesi, Yusuf Koç Kilisesi, El Nazar Kilisesi, Saklı Kilise, Meryem Ana Kilisesi, Kılıçlar Kilisesi, Göreme Açık Hava Müzesi, Göreme Kilise Mimarisi, Tokalı Kilise, Rahibeler ve Rahipler Manastırı, Aziz Basil Şapeli, Elmalı Kilise, Azize Barbara Şapeli, Yılanlı (Aziz Onuphrius) Kilise, Karanlık Kilise, Azize Catherine Şapeli, Çarıklı Kilise, Çavuşin Kilisesi, Balıklı ve Üzümlü Kilise, Paşabağları ve Aziz Simeon Hücresi, Aziz Theodore (Tağar) Kilisesi, Pancarlık Kilisesi, Üzümlü Kilise, Aziz Basil Şapeli, Tatlarin Kilisesi, Aziz Jean (Karşı) Kilisesi, Aziz George (Kırkdamaltı) Kilisesi, Ağaçaltı Kilisesi, Kokar Kilise, Yılanlı Kilise, Karabaş Kilisesi, Kubbeli Kilise, Azize Barbara (Tahtalı) Kilisesi, İbrahim Paşa Külliyesi, Kaya Camisi (1715), Avanos Alaaddin camisi (XIII.yüzyıl), Ürgüp Taşkınpaşa Camisi, Hacıbektaş Veli Türbe ve Müzesi, Balım Sultan Türbesi, Beylik Hanı (1726) bulunmaktadır. Göreme Vadisi, Ballıkaya, Kadirah Deresi, Üzengi Deresi, Çakırcan, Gülşehir Karayolları Dinlenme Parkı, Kızılırmak Vadisi, Kozaklı Kaplıcası, Gümüşkent Kaplıcası, Üzengiçay İçmesi, Karakaya İçmesi, Bahçeli İçmesi, Çorak İçmesi, Ürgüp İçme ve Kaplıcası ilin doğal oluşumları olup başlıca mesire yerleridir.
Kenthaber Kültür Kurulu
Fotoğraflar, www.nevşehir.gov.tr adresinden, Kenthaber fotoğraf arşivi ve E.Yücel arşivinden alınmıştır.