İstanbul Eyüp ilçesinde Eyüp Camisi’nin avlusunda bulunan bu türbe Fatih Sultan Mehmet (1441–1446/1451–1481) döneminde Eyüp Sultan Külliyesi ile birlikte yaptırılmıştır. Eyüp Sultan Türbesi kuruluşundan günümüze kadar Müslümanların en çok rağbet ettiği, doğum, sünnet, evlenme, ölüm nedeni ile ziyaret ettikleri, çeşitli adaklar adadıkları bir ziyaretgâh konumundadır. Osmanlı hükümdarları da taklid-i seyf (kılıç kuşanma) törenlerini Eyüp Sultan Türbesinde yapmışlardır. Bundan ötürü de türbe Osmanlı döneminde bir bakıma devlet protokolü içerisinde yer almıştır. Bu nedenle de padişahların, hanedan ve saray mensuplarının, devlet ricalinin, ulemanın, tarikat mensuplarının ilgi odağı haline gelmiş, çevresinde Ona yakın olmak arzusu ile diğer türbeler ile mezarlıklar gelişmiştir.
Eyüp Sultan Külliyesi ile birlikte türbe de çeşitli dönemlerde onarılmış ve onunla ilgili ek binalar ile vakıflar yapılmıştır.
Ebu Eyyub El Ensari Osmanlı döneminde Hazreti Halid, günümüzde de Eyyup Sultan olarak tanınan sahabeden Halid bin Zeyd Ebu Eyüp El Ensari Hazreti Muhammedi Mekke’den Medine’ye hicret ettiği sırada evinde ağırlamış, bunun için de Mihmandar-ı Resulullah sıfatı ona verilmişti. Emevilerin 668’de İstanbul’u kuşatması sırasında surların yakınında ölmüştür. Mezarının İstanbul’un fethinden sonra Bayrami tarikatının şeyhi Akşemseddin tarafından bulunduğu rivayet edilmektedir. Bunun üzerine de Fatih Sultan Mehmed mezarın üzerine türbesini yaptırmıştır.
Osmanlı mimarisinde özgün tasarımını günümüze kadar koruyan bu türbe şehrin en eski tarihli Osmanlı mezar anıtıdır. Kesme köfeki taş duvarlı türbe, sekizgen planlı olup üzeri kubbe ile örtülmüştür. İlk yapıldığı dönemde Kıble yönüne açılan kapısının önünde kubbeli küçük bir revak olduğu sanılmaktadır. Türbenin güney, güneybatı ve güneydoğu kenarları Sultan I.Ahmed’in (1603–1617) yaptırmış olduğu ziyaret bölümünün içerisinde kalmıştır. Bu bölümle ilgili arka taraftaki hazireye yönelik diğer beş cephesinde ilk yapıya ait özgün tasarımlar görülmektedir. Bu cephelerde birbirleri ile ahenkli mimari oranlar ve sadelikler dikkati çekmektedir. Silmelerle çerçevelenmiş olan cephelerin düşey eksenlerine ikişer pencere yerleştirilmiştir. Tuğla örgülü, dışarıdan kurşun kaplı olan türbe kasnaksız, doğrudan doğruya duvarlar üzerine oturtulmuştur. Türbenin girişi basık kemerli mihrap biçiminde girintilerin bulunduğu sivri kemerli bir niş içerisine alınmıştır. Fatih dönemine ait olan ahşap kapı kanatları sonradan, I. Ahmed tarafından yaptırılmış olan çıkış koridorunun girişindeki kapıya yerleştirilmiştir. Türbenin emniyetini sağlamak için de onların yerine madeni kapı kanatları takılmıştır. Bunların önünde de Sultan II. Abdülhamid’in (1876–1909) kendi eliyle yaptığı ve türbeye hediye ettiği sedef kaplamalı bir parmaklık bulunmaktadır.
Türbe girişinin solunda Sultan I. Ahmed tarafından yaptırılmış sebile kadar devam eden ve iki levhadan meydana gelen sülüs bir kitabeye yer verilmiştir. Bu kitabe Şeyhülislâm Hoca Sadeddinzade Mehmed Esad Efendi tarafından yazılmıştır. Kitabe Arapça olup, Halid bin Zeyd için kaleme alınmış bir mersiyedir. Türbenin hacet penceresi yanındaki giriş kapısı üzerinde Sultan I. Ahmed zamanında konulmuş mermer bir kitabe bulunmaktadır.
Kitabe:
“Müyesser eyledi bu meşed-i envar-ı pûr feyz ü vefa
Resullulah-ı mihman iden yâr-ı vefâkarı
Türab-ı merkad-pâk-ı mücellâ eyler ensari
Mücahid fi sebilillah Ebu Eyyub El-Ensâri.”
Ziyaret penceresinin üzerinde de sülüs yazı ile Halid bin Zeyd’e ithaf edilmiş bir dörtlüğe yer verilmiştir. Pencerenin içerisinde de Sultan I. Ahmed’in yazdığı 1612 tarihli bir başka manzum kitabe daha bulunmaktadır. Ziyaret penceresinin madeni parmaklıkları önünde Kelime-i Tevhid içeren pirinç şebekelerdeki Mühr-ü Süleyman motifleri de bulunmaktadır. Ne yazık ki bu motifler 1970’li yıllarda İsrail’le bağlantılı görülmüş ve kesilerek yok edilmiştir. Ziyaret penceresinin iç tarafında Halid bin Zeyd ile ilgili bir hadis kitabesi bulunmaktadır. Bu bölümler Sultan III. Selim tarafından ziyaretçileri yağmurdan korumak amacıyla volütlü başlıkları olan mermer sütunların taşıdığı, ahşap saçaklı bir sundurma altına alınmıştır.
Ziyaret bölümünde ziyaret penceresinin bulunduğu duvarın iç yüzüne Hazreti Muhammed’in ayak izinin korunduğu bir dolap dikkat çekmektedir. Bu dolabın üzerindeki talik yazılı manzum kitabede de Hazreti Muhammed’in ayak izinin buraya Sultan I. Mahmud tarafından konulduğu yazılıdır. Bazı kaynaklarda da bu ayak izinin Sultan III. Osman tarafından buraya konulduğu belirtilmektedir. Ayak izinin bulunduğu dolabın üzerinde Sultan I. Ahmed’in, Sultan III. Osman’ın ve Sultan III. Selim’in kitabelerine yer verilmiştir. Bu bölümlerin üzeri bağdadi tekne tonoz bir tavanla örtülüdür.
Türbenin ziyaret bölümünü iç avludan ayıran duvarlar XVI.-XVII. yüzyıl İznik, Kütahya ve Tekfur Sarayı çinileri ile bezenmiştir. Ayrıca Yıldız ve Avrupa çinileri de onları tamamlamıştır. Bu çiniler ziyaret bölümünün basık kemerli girişi ile ziyaret penceresini (hacet penceresi) çevresini kaplamaktadır.
Türbe duvarları iç yüzeylerde pencere sıralarının altına kadar beyaz zeminli XVIII. yüzyıl Kütahya çinileri ile kaplanmıştır. Bu çinilerin bitiminde çiniden lacivert zeminli, beyaz renkli bir ayet kuşağına yer verilmiştir. İstifli sülüs ile yazılan bu yazı kuşağından sonra duvarların tüm yüzeyleri kubbe içlerine kadar büyük olasılıkla Sultan III. Selim (1774–1789) zamanında yapılmış olan barok üslupta kalem işleri ile bezenmiştir. Kubbe merkezindeki yuvarlak madalyon içerisinde istifli celi-sülüs yazı ile Fatih döneminden kalma bir ayet yazılıdır.
Eyüp Sultan’ın sandukasını örten Sultan II. Mahmud’un (1808–1839) hediyesi olan siyah puşidenin üzerine simle sülüs yazılar işlenmiştir. Bu yazıların büyük kısmını devrin ünlü hattatı Mustafa Rakım Efendi, bir kısmını da Sultan II. Mahmud yazmıştır.
Türbenin etrafı Sultan III. Selim’in yaptırdığı som gümüşten bir şebeke ile çevrilidir. Bu şebeke Osmanlı maden sanatının barok üslupta yapılmış en güzel madeni eserlerinden birisidir. Şebekenin uzun kenarları üçer, kısa kenarları da ikişer tane olmak üzere toplam on parçadan meydana gelmiştir. Şebeke beyzi madalyonlar ve ‘C’ şeklindeki kıvrımlar ile tüm yüzeyi kaplamış ve dikmelerle de birbirine bağlanmıştır. Bütün bu parçalar ‘S’ kıvrımlarından oluşan dalgalı bir alınlıkla sona ermiştir. Dikmeler ve alınlıkların üzerinde istiridye biçiminde tepelikler bulunmaktadır. Şebekenin uzun kenarının ortasında iç içe iki yuvarlak madalyon bulunmaktadır. Bu madalyonlar sülüs yazılı Besmele ve Fatiha suresini içermektedir. Şebekenin baş tarafına da kordonlu perde motifleri içerisinde kalan dikdörtgen çerçevelere aynalı bir yazı ile “Ya Hazret-i Halid” yazılmıştır. Ayrıca bunun yanına da Halid Bin Zeyd’in sancaktar olduğunu simgeleyen sancak kabartmalarına da yer verilmiştir. Şebekenin alınlıklarına da Bakara ve Al-i İmran suresinin bazı ayetleri yazılmıştır. Şebekenin ayakucuna da dikdörtgen çerçeveler içerisinde Sultan III. Selim’in Şair Münip Efendi’ye 1792 yılında yazdırdığı talik yazılı bir dörtlüğe yer verilmiştir.
“Meşhed-i pâk Alemdar Resul
Zahir-i bâtın gülzâr-ı Naim
Sarf-ı himmetle ana sabıkta
Kıldı Han Ahmed-i Evvel tazim
Şimdi Sultan Selim-i sâlis
Yapdı ol gevhere halka-i sim
Yazdı itmamına târih Münib
Pâk-i vâlâ eser-i Şah Selim.”
Eyüp Sultan Türbesinde sandukanın ayakucunda Kısmet Kuyusu denilen bir kuyu bulunmaktadır. Bu kuyunun daha önce burada var olan bir Bizans manastırının ayazmasının devamı olduğu sanılmaktadır. Bu kuyu ile ilgili İstanbul folklorunda bir takım efsaneler bulunmaktadır. Kuyu sivri kemerli bir nişin içerisindedir. Bu nişin üzerine de sülüs yazı ile manzum bir kitabe yazılmış ve Sultan I. Ahmed tarafından yaptırıldığı belirtilmiştir.
Kitabe:
“Bu kuyu kim ol nezir suyu âlem içre zemzemân
Alemdâr-ı Resul-ün ayağına yüz sürer zühreyân
Çün defn iddiler ashabın guzâtı bunda bu şâh
Bu cahi ayağı ucuna kazup eylediler inşâi
Şu dem kim türbenin içini dışını kıldı Ahmed Hân
Yapub mermerleri ile eyledi ihya ol şükur-güftâr
N’ola ol pâdişâh-ı Hâfız’a cümle umurunda
İlâhi emre eyle yâver ola bu Server-i Ensâr
1016 (1607).”
Türbenin altında zemin suyunun türbeye zarar vermemesi için Sultan II. Mahmud tarafından bazı dehlizlerin yapıldığı da söylenmektedir. Türbede çeşitli dönemlerde buraya vakfedilmiş olan zengin eşyalar bulunmaktadır. Bunların başında sandukanın üzerinde yuvarlak bir kandil gelmektedir. Sultan III. Ahmed (1703–1730) buraya altın ve gümüşten buhurdanlar, zemzem kapları hediye etmiştir. Türbenin duvarlarında Sultan I. Ahmed, Sultan III. Mustafa, Sultan III. Selim, Sultan II. Mahmud ve Sultan Abdülaziz’in yazmış oldukları levhalar bulunmaktadır. Buradaki Sancağı Şerif 1703 yılına kadar burada korunmuş, daha sonra Topkapı Sarayı Hırka-i Saadet Dairesi’ne götürülmüştür.
Türbe içerisindeki Kuran, şamdan, el yazması gibi eserlerin bazıları Topkapı Sarayı Müzesi’nde, Türk ve İslâm Eserleri Müzesi’nde korunmaktadır.
Türbe günümüzde İstanbul Türbeler Müdürlüğü’nün yönetiminde olup ziyarete açıktır.
Kenthaber Kültür Kurulu