Edirnekapı'dadır. Bizans'ın en önemli manastır kiliselerinden biri olan Khora, İmparator I. Konstantinus şehir surlarını inşa ettirdiğinde sur dışında kalıyordu. Grekçe "açık arazi" ve "kent dışı" anlamına gelen Khora kelimesi bu yüzden bu komplekse konmuştur. Fetihten sonra da buraya yeni bir isim aranırken Osmanlıca'daki "Karye" yani kent dışı anlamına gelen kelime buraya uygun görülerek Bizans'daki gelenek devam ettirilmiştir.
Binanın ilk yapılışının IV. Yüzyıla ait olduğu iddia edilirse de bu döneme ait bir buluntu günümüze gelmemiştir. Elimizdeki en erken arkeolojik bulgular VI. Yüzyıla aittir. Bu da ana apsisin altındaki temel kalıntılarından anlaşılmaktadır.
Günümüze kadar gelebilen bina, Komnenoslar dönemine ait iki safha halindedir. I. Aleksios Komnenos'un kayınvaldesi Maria Dukaina tarafından eski kalıntıların üzerine değişik bir mimari tarzda 1077-1081 arasında inşa ettirilmiştir. Bu kilise dört sütun tarafından taşınan küçük kubbeli Kapalı Yunan Haçı planında bir yapı olup Kurtarıcı İsa'ya (Soteros) adanmıştır. Daha sonra Aleksios'un küçük oğlu İsaakios Komnenos 1120'de binada büyük değişiklikler yapmış, dış duvarları olduğu gibi bırakmış fakat kubbe ve doğu bölümlerini tamamiyle değiştirmiştir. Bu arada esas mekanda kendisi için bir mezar yeri hazırlatmış olup, duvarda mozaikle yaptırttığı İsa tasvirinin yanına kendi portresini de eklemiştir.
Latinlerin İstanbulu işgali sırasında burası da büyük ölçüde zarar görmüştür. Latinlerin şehri terk etmelerinden sonra Sarayın ileri gelenlerinden, Bizansın son zamanlarındaki en aydın ve bilgin kişisi olan Theodoros Metokhites 1321 senesine kadar devam eden bir inşaat ile burayı büyük ölçüde tamir ettirip genişletir ve güney kısmına ek bir şapel (Paraklesion),kuzeydeki iki katlı kanat ile batı cephesi önüne bir dış narteks ilave ettirir. Metokhites'in manastırın içinde misafirlerini kabul edip onlarla ilmi görüşmeler yaptığı bir dairesi ile yakınında bir sarayı vardı.
İmparator II. Andronikos (1282-1328) tahta çıkınca gözden düşmüş ve sürgüne gönderilmiştir. Sürgünde iken saray tarafından bütün emlak ve parasına el konulduğu için dönüşünde İmparatordan Khora'da keşiş olarak yaşamak için izin istemiş ve bu arzusu kabul edilmiştir. Ömrünün geri kalan kısmını burada fakir bir keşiş olarak tamamlamıştır. Pareklesionun freskleri ile dış narteksdeki mozaikler de onun devrine ait olup, kendi portresini de iç kapının üzerindeki İsa tasvirinin ayakları dibine yerleştirmiştir. Kubbeyi yeniden yaptırtan Metokhites kilisenin içini renkli simetrik damarları ile adeta bazı figürleri andıran mermer levhalarla da kaplatır. Palaiologos'un sarayına yakın olması bu manastırın önemini daha da arttırmaktadır. Bu sülaleye ait birçok kişi de buraya gömülmüştür.
Fatih'in İstanbul'u kuşatması sırasında Sarayburnu'nda bir kilisede muhafaza edilen Luka'nın yaptığı Meryem ikonası da emniyetli olduğu düşüncesiyle buraya getirilir. Fetihden sonra uzun müddet boş kalan bu manastır II. Beyazıd zamanında Sadrazam Atik Ali Paşa tarafından 1495-1511 camiye çevrilir. Bu sırada ana apsisin yöne değiştirilerek mihrap yapılır, çan kulesi yıkılır ve onun yerine de minare inşa edilir. Kilisenin yanına sahabelerden Ebû Saîd el-Hudrî'ye ait bir makam-kabri yapılır.
1648 ve 1766 depremlerinden büyük zarar gören bu manastır kompleksi ikinci depremin akabinde Mimar İsmail Halife tarafından onarılmıştır. 1875'de İstanbullu Rum Mimar P. Kuppas'ın yönetiminde yine bir tamir geçirir. Bu onarımda batı cephesindeki dışındaki kemerlerin üstleri düz bir mahya hattıyla kesilmiştir. 1894 depreminde yine tahrip gören binanın minaresi de yıkılmış olup hemen onarımı yapılmıştır. 1568 yılında İstanbula gelen Avusturya elçiliği papazı Stephan Gerlach kitabında mozaik ve freskoları anlatmaktadır. Bu senelerde mozaiklerin üzerleri açık idi daha sonra XVII.Yüzyılda üzerleri sıva ile kapatılmış ve 1945 senesinde Müze haline getirilince burada Amerikan Bizans Enstitüsü 1948 yılında çalışmaya başlayarak mozaik ve freskleri temizlemeye başlamıştır. Daha sonra Dumbarton Oaks da restorasyon çalışmalarında bulunmuştur. Kültür Bakanlığınca da ele alınan restorasyon çalışmaları ile mozaik ve freskler tamamen çıkarılmış, ve çevre düzenlemeleri ile araştırma kazıları yapılmıştır.
Kariye çevresinin düzenlenmesi ,arkadaki bahçenin çiçeklenip yer döşemelerinin yapılması, otopark ve buradaki evlerin restorasyonu ile tarihi dokuda tam bir bütünlük sağlamayı Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu'nun Genel Müdürü Çelik Gülersoy buraya büyük bir para finansmanı yaparak sağlamıştır.
Günümüzdeki mevcut bina mimari bakımdan çok çeşitli devirlere işaret ediyorsa da ana mekana giriş dış ve iç nartekslerden sağlanmaktadır. Dikdörtgen şeklindeki iç narteksin iki tarafı kubbe ile arası ise çapraz tonozla örtülüdür. Ana mekanda dört fil payeye oturan dört kemer ortadaki yüksek kasnağında pencereler açılmış olan kubbeyi taşımaktadır. Apsis içinde ince sütunlara oturan yuvarlak kemerli üç pencere bulunmaktadır. Apsisin iki yanında küçük birer apsisleri olan diakonikon ve prothezis hücreleri vardır. Güneydeki ek şapelde ve batıdaki dış holde mevcut olan nişler saray mensuplarının gömüldüğü mezar yerleridir. Ek şapelin altındaki üzeri tonozlu bir bodrum bulunmaktadır. Bu paraklesion'un apsisi ince sütunlu üçüzlü pencere sistemi ile aydınlığı sağlamaktadır. Pencerelerin üzerinde apsis yarım kubbesi bulunmaktadır. Burada arazi meyilli olduğu için dışarıdan apsis çıkıntısı büyük bir kemerle desteklenmiştir. Paraklesionun genel örtüsü beşik tonoz olup sadece orta kısımda küçük bir kubbe bulunmaktadır.
Kariye'nin mozaikleri ve freskleri "Başkent Üslubu" dediğimiz Bizans Rönesansının en muhteşem eseridir. Bu mozaik ve freskleri için söylenebilecek en doğru söz Duvardaki Kutsal Kitap'dır. Tevrat ve İncil'de geçen bütün olaylar bir birlik içinde işlenmiş adeta duvarlara resimlerle yazılmıştır. Dış narteks Meryem'in bütün hayatını anlatır, Annesinin hamileliğinden ölümüne kadar olan bütün hayatı buradadır. İç narteks ise İsa'ya ayrılmıştır. Burada da onun doğumu öncesi annesine gökteki bir melek tarafından gelen mutlu haber ile başlayıp, doğumu, yaşamı, mucizeleri ve ölümü resmedilmiştir. Narteksin sağ tarafındaki kubbenin içinde İsa elinde İncil ile Khalke İsa'sı tarzında tasvir edilmiş olup etrafındaki altın mozaik zemin bölümlere ayrılarmış ve her bölümün içinde onun Tevrat'da yazılı olan nesli ayakta olarak resmedilmiştir. Bu kişilerin üzerlerinde isimleri yazılıdır. Sol taraftaki kubbenin içinde Meryem kucağında çocuk İsa ile gösterilmiştir. Onların da etrafında Tevrat'da adı geçen atalarının portreleri üzerlerinde isimleri yazılı olarak yer almaktadır.
Naos'a girişin her iki tarafında ise Aziz Petrus ve Paulus çerçeve içinde resmedilmişlerdir. Kilisenin esas mekanı nartekslerdeki bu zenginliğe karşı çok sadedir. Apsis'in karşısında Naos kapısının iç tarafında yukarıda Koimesis (Meryem'in Ölümü) sahnesi yer almaktadır. Bu zengin mozaik Ölü Meryem adeta bir İmparatoriçe'nin ölümü gibi zengin bir yatakta yatarken resmedilmiş olup, göklerden inen İsa onun ruhunu kundağa sarılmış bir bebek şeklinde kollarına almış ve yukarıya göklere götürmek üzeredir. İsa'nın babası Tanrı'nın yanından aşağıya inişi etrafındaki hâlenin iç ve dışının meleklerle dolu olmasındandır. Mozaiğin iki tarafındaki mimarinin içinden insanlar ve bunlara karışmış, başlarında hâle olan azizler çıkıp hepsi yataktaki Meryem'e bakmaktadırlar.
Naosun sağ duvarında ayakta Meryem kucağında çocuk İsa'yı tutarken resmedilmiştir. Meryem'in bu şekilde tasvirine Aziz Luka tarafından yapıldığına inanılan "Hodegetria" canlandırmasıdır. Üzerlerindeki ise yarım yuvarlak çerçeve içinde başmelek tasviri vardır. Bu payenin paralelinde ise elinde incil tutan İsa resmedilmiştir. Her iki mozaiğin de üzerlerindeki yazılardan "Chora" kelimeleri okunmaktadır.
Paraklesiondaki freskler ise son derece zengin olup burada,Yuhanna İncilinin "Vahiy" bölümünü adeta duvarda okunmaktadır. Pareklesion yarım kubbesinin içinde muhteşem bir Anastasis (Mahşer) sahnesi canlandırılmıştır. Gökyüzü sanki buruşturulmuş bir tomar gibi olup melekler tarafından taşınmaktadır. Mahşerde anlatıldığı gibi ay ve güneş beraber gösterilmiştir. İsa göklerden inmiş etrafında gökyüzünü tasvir eden yıldızların olduğu vücudunun bütününü kaplayan bir hale içinde ilk dirilecek olan Meryem ve Vaftizci Yahya'yı mezarından çıkarıp onları gökyüzüne yanına götürmek üzeredir. Ayaklarının dibinde ise Cehennemin bekçisi olan Şeol zenci bir figür olarak tasvir edilmiş olup el ve ayakları bağlıdır. Etrafı ise cehennemin anahtarları ile doludur. İsa'nın iki yanında ise Dört İncil yazarı ve 12 sıptdan seçilmiş 144 000 kişiyi temsil eden figürler resmedilmiştir. Bunun üzerindeki tonozda ise cehennem ırmağı olan striks nehri koyu kırmızı renkte gösterilmiş olup, ebediyyen cehennemde kalacak olan günahkarlar bu nehire melekler tarafından sıra halinde gönderilmektedirler. Orta mekandaki kubbenin içinde Meryem kucağında çocuk İsa ile canlandırılmış olup kubbenin etrafını Azizler çevrelemektedir. Pantantiflerde ise dört İncil yazarı önlerindeki kürsülerin üzerlerinde İncil metinlerini yazarken tasvir edilmişlerdir.
Paraklesion'un güney duvarındaki bir nişin içinde Bizansın ileri gelen zenginlerinden Mıchael Tornikes ve karısı Eugene'nin mezarı yer almaktadır. Tornikes öylesine kibirli bir kişidir ki mezarının üzerindeki kitabesi kendisini öven cümleler yer almaktadır.
Kenthaber Kültür Kurulu